GADÎR-i HUM

ALEVİLİK NE ZAMAN VE NASIL BAŞLADI?
1 Mayıs 2021
İSLAMIN DOĞUŞU
2 Mayıs 2021

GADÎR-i HUM

Aleviliğin doğuşunu ve doğuş sebeplerini bilmek, aleviliği benimseyen toplulukların tarih sürecinde yaşadıkları değişimlerini bugüne kadar takip etmek, aleviliği ve değişik alevi topluluklarının dinsel yaşamını anlamak için şarttır.
Gadîr-i Hum, Alevi-Şiî dünyasının 18 Zilhicce’de Resulullah’ın, Hz. Ali’yı veli ve imam olarak halka tanıtmasının coşku ile kutladığı gündür ve bayram olarak kutlanır. Büveyhîler’den Muizzüddevle Ahmed b. Büveyh 352’de (963) Irak’ta, Fâtımîler’den Muizzüddevle-Lidînillâh 362’de (973) Mısır’da bu günü resmî bayram ilân etmişlerdir. 18 Zilhicce Arap Alevileri Nusayrîler tarafından da son derece önemli bir bayram kabul edilir. Gadîr-i Hum olayı Ahmed b. Hanbel, Müslim, İbn Mâce ve Hâkim en-Nîsâbûrî gibi Sünnî muhaddislerin naklettikleri hadislerde de geçmektedir.

Nakledilen rivayete göre Resulullah Hicretin onuncu yılında hacca gitmeyi kararlaştırmıştı. Bu kararı açıkladığında, Resulullah ile birlikte hacca gitmek için Medine’ye çok sayıda insan geldi. Bu hacca “Haccet-ül Veda” (Veda Haccı),“Haccet-ül İslam” “Haccet-ül Belağ” “Haccet-ül Kemal” ve “Haccet-üt Tamam” da denilmektedir.
Resulullah Zilhicce ayından beş-altı gün önce Medine’den yola çıktı. Medine’den çıktığında onunla birlikte eşleri, Ehl-i Beyti, Muhacir, Ensar ve diğer Arap kabilelerinden büyük bir topluluk da yola çıktı. Bazıları Resulullah’la birlikte hareket edenlerin sayılarının 90 bin kişi, bazıları 114 bin kişi, bazıları 120 bin kişi, bazıları 124 bin kişi, bazıları da bundan daha fazla olduğunu yazmışlardır. Yemen’den Hz. Ali (a.s) ve Ebu Musa ile gelenler de onlara eklenirse o zaman hacıların sayısı bu rakamların çok üzerinde olacaktır.
Resulullah hac amellerini yaptıktan sonra, Mekke’ye geldiği insanlarla Medine’ye geri dönerlerken, Medine, Mısır ve Iraklıların yol ayrımı olan Gadir-i Hum’a ulaştıklarında, Cebrail şu ayeti indirdi: “Ey Peygamber, Rabbi’nden sana indirileni tebliğ et. Eğer (bu görevini) yapmayacak olursan, O’nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır ...”. Allah-u Teala bu ayetle, Resulullah’ın, Hz. Ali’yı imam olarak halka tanıtmasını ve velayet hakkında nazil olanı, onlara tebliğ etmesini emretti ve ona itaat etmeyi herkese farz kıldı. Bu olay Zilhiccenin 18. Günü vuku buldu.

Hacdan dönenlerden ilk grup Cuhfe’ye yaklaştığında Resulullah (sav) önde gidenlerin geri dönmesini ve geride kalanların da bu bölgede onlara ulaşmasını emretti. O bölgede bulunan, birbirine yakın beş büyük ağacın altında oturmaktan onları sakındırdı; bu ağaçların altını temizletti, öğle namazı için ezan okundu, daha sonra Resulullah halkla birlikte o ağaçların altında namaz kıldı.
Resulullah namazını bitirdikten sonra cemaatın ortasında, deve semerleri üzerine çıkarak herkesin duyacağı şekilde yüksek bir sesle şöyle buyurdular:

“Bütün övgüler Allah’a mahsustur; O’ndan yardım diliyor, O’na iman ediyor, Ona güveniyoruz. Nefsimizin şerlerinden, kötü amellerimizden Allah’a sığınıyoruz. Sapan kimseyi O’ndan başka kimse hidayet edemez; O’nun hidayet ettiğini ise kimse saptıramaz. Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in Onun kulu ve elçisi olduğuna şehadet ediyorum.”

Ve Sonra:
“Ey insanlar! Latif ve Habir olan Allah bana haber verdi ki, hiçbir Peygamber, kendisinden önceki peygamberin ömrünün yarısından fazla yaşamamıştır; ben yakında Rabbimin davetine icabet edeceğim. Ben sorumluyum, siz de sorumlusunuz. O halde siz ne düşünüyorsunuz?”

Halk: “Biz senin tebliğ ettiğine, nasihatta bulunduğuna, çaba sarf ettiğine tanıklık ediyoruz. Allah sana mükafat versin.”

Resulullah: “Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna, cennet ve cehenneminin hak olduğuna, kıyamet gününün geleceğine ve kabirde olanların dirileceğine şehadet ediyor musunuz?”

Halk: “Evet buna şehadet ediyoruz.”

Resulullah: “Allah’ım şahit ol.”

Yine Resulullah: “Ey insanlar! İşitiyor musunuz?”

Halk: “Evet işitiyoruz.”

Resulullah: “Ben sizden önce (Kevser) havuzun başına gideceğim, siz orada benim yanıma geleceksiniz. O havuzun genişliği “San’a” ve “Busra” arası kadardır. O havuzda, yıldızlar sayısında kadehler vardır. Benden sonra sekaleyn hakkında nasıl davranacağınıza bakın.”

Halktan birisi: “Ya Resulullah, sekaleyn nedir?”

Resulullah: “Değerli büyük emanet: Allah’ın kitabıdır; bir tarafı Allah’ın elindedir, diğer tarafı ise sizin elinizdedir. Ona sımsıkı sarılın, sapmayın. Değerli küçük emanet ise: Ehl-i Beyt’imdir. Allah-u Teala bana bildirdi ki, onlar havuzun başında bana ulaşıncaya kadar birbirlerinden ayrılmayacaklardır. Bunların birbirinden ayrılmamasını ben de Rabbimden istedim. Onlardan ne öne geçin ve ne de geride kalın; çünkü helak olursunuz.”

Resulullah (sav) daha sonra Hz. Ali (a.s)’ın elini tutup her ikisinin koltuk altları görülecek kadar kolunu yukarıya kaldırdı. Herkes onu görüp tanıdı; sonra şöyle buyurdu:

“Ey İnsanlar! Mü’minlerin kendilerinden, onlara daha evla kimdir?”

Halk: “Allah ve Resulü daha iyi bilir.”

Resulullah: “Allah-u Teala benim mevlamdır, ben de mü’minlerin mevlasıyım; ben onlara kendilerinden daha evlayım. Öyleyse ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır.” Resulullah bu cümleyi üç defa tekrarladı. (Hanbeli’lerin imamı Ahmed b. Hanbel’e göre, dört defa tekrarlamıştır.) Daha sonra şöyle buyurdular: “Allah’ım, onunla dost olana dost, ona düşman olana düşman ol; onu seveni sev, ona buğzedene buğzet; ona yardım edene yardım et, ondan yardımını esirgeyenden yardımını esirge; o nereye dönerse hakkı onunla döndür. Biliniz ki, bu sözleri hazır olanlar hazır olmayanlara bildirmelidirler.”

Halk henüz dağılmadan Allah-u Teala şu ayeti indirdi: “Bu gün dininizi kemale erdirdim, nimetimi size tamamladım ve din olarak İslam’ı size beğendim.”

Bunun üzerine Resulullah (sav) şöyle buyurdular: “Allah-u Ekber! Din kemale erdi, nimet tamamlandı, Allah benim risaletime ve benden sonra Ali’nin velayetine razı oldu.”

Daha sonra orada bulunan insanlar Hz. Ali (a.s)’ı tebrik etmeye ve kutlamaya başladılar. Ebu Bekir ve Ömer, Hz. Ali (a.s)’ı ilk kutlayan kimselerdendirler. Onlardan her biri; “Bu makam sana kutlu olsun ey Ebu Talibin oğlu! Sen, her mü’min erkek ve kadının mevlası oldun” diyorlardı.

İbn-i Abbas da; “Vallahi bu velayet herkesin üzerine farz oldu.” dedi.

Hassan da şöyle dedi: “Ya Resulullah! Bana izin ver de Ali hakkında, halkın duyması için bazı beyitler okuyayım.”

Resulullah buyurdular: “Allah’ın bereketi üzerine söyle”

Hassan ayağa kalkıp şöyle dedi: “Ey Kureyş’in büyükleri! Peygamber’in huzurunda mezkur velayet hakkında şöyle diyorum:

"Gadir günü Peygamberleri haykırıyordu onlara

Hum mıntıkasında ve nebi ne değerli haykırıcı idi!

'Ben sizin mevlanız ve velinizim öyle mi?' derken.

Onlar hiç çekinmeden şöyle dediler:

'Senin ilâhın mevlamız, sen de velimizsin

İnsanlar içinde buna isyan eden kimse bulamazsın.'

Dedi ki ona: Kalk ey Ali, çünkü ben,

benden sonra imam ve yol gösterici olarak sana razı oldum."

Bir alevi uleması ve tarihcisi olan Vahidî bunu olayı Muhammed’in azından şöyle özetliyor:

Resullullah: “Cebrail bana Rabbımden burada şu emri getirdi ki; Ali b. Ebi Talib benim kardeşim, Vasim, Halifem ve benden sonra İmamdır. Ey insanlar! Allah onu size veliy ve İmam olarak tayin etti, ona itaat etmeyi herkese farz kıldı. Ona muhalefet eden mel'un, saygı gösteren ise merhamete erecektir. Dinleyiniz ve itaat ediniz, Allah mevlanız, Ali ise İmamınızdır. İmamet ondan sonra onun soyundan kıyamete kadar devam edecektir" dedi.( Vahidi, Esbabu'n.Nüzül, 115)

M. Emin Galib et-Tavil "Şia" tabiri yerine ''alevi"(alawî= Ali'ye ait veya Ali taraftarı) kelimesini kullanıp, "Hicretin 10. yılı sünniler nezdinde çok meşhurdur. Çünkü Veda haccının yapıldığı yıldır. Alevilere göre ise daha meşhurdur. Çünkü Ali tarafının teşekkül etmeğe baştadığı gündür. Hz. Peygamber ashabına, Ali'ye bey'at etmelerini emretti. Onlar da ihlas ve rızaları ile bey'at ettiler. Aleviliğin aslı işte oradadır, Alevilik buradan başlamıştır." diyor (M. Emin Galib et-Tavil, Tarihu'l-Aleviyyni. 58, 61). Gadir Hum hutbesine dayanarak Ali taraftarları Muhammedin vefatından sonra halifeliğin Ali’ye geçmesini beklediler. Ebu Bekir ve Ömer ile taraftarları verdikleri biatı “unuttular”. Sonra da Muhammed’ın “Mevla”kelimesini kullanarak bunun “dost” anlamına geldiğini iddia ettiler. Aleviler Ebu Bekir’in sonrada Ömer ve Osman’ın halifeliğini reddettiler. Böylece siyasi muhalefet ve İslam’da inanç ayrışması ve bölünme başladı.

Hutbenin Metni Hakkında Kısa Bir Not

- Hutbenin başında Peygamber Efendimiz ilahî hamd ve senalar ederek, uzunca bir süre Hak Teâlâ’nın sıfatlarını beliğ ve fasih bir şekilde oradakilere beyan etmiştir. - Önemli bir konu ve Tebliğ Ayeti'nin insanlara ulaştırılma emrini yerine getirmek vazifesi hakkıyla ifa edilmiştir.
- Hz. Resulullah’ın münafıkların fitne çıkarmasından çekindiği için Allah’tan kendisini bu tebliğden muaf tutmasını istemesi üzerine Cebrail birkaç kere nazil olarak Peygamberin insanların fitnesinden korunacağını haber vermiştir.
- Hz. Peygamberin böyle bir toplumda son kez bulunduğu ve ümmetin hilafet ve imametinin Kıyamet gününe kadar Hz. Ali ve (Allah katında belirlenmiş) çocuklarına verildiği ilan edilmiştir.
- Hz. Muhammed’in getirdiği haram ve helal kıyamet gününe kadar haram ve helal olarak kalacaktır.
- Hz. Ali’nin ilim ve fazilet derecesinin beyan edilmesi
- Hz. Ali’nin velayetinin inkarı bağışlanmayacak bir günah olduğu konusu açıkça beyan edilmiştir.
- Hz. Peygamber veya imamlardan birinin sözlerinde şek ve şüphe duyan kimsenin, cahiliye kafirleri gibi olduğu belirtilmiştir.
- Men kuntu mevlahu fehaza Ali’yyun mevlahu (Ben kimin Mevlası isem, Ali de onun Mevlasıdır) sözünün anlamı açıklık kazanmıştır.
- Sekaleyn hadisi ve Kur’an ve Ehlibeytin birlikteliği ve birbirinden ayrılmazlığı bir kez daha açıklanmıştır.
- Hz. Ali’nin vasi ve halife olduğuna vurgu yapılmıştır.
- Hz. Ali’nin dost ve sevenlerine dua edilmesi ve düşmanlarına lanet edilmesi: “Allahumme vali men valahu ve adi men adahu” (Allah’ım! Ali’nin velayetini kabul eden ve onu seven kimseyi sen de sev; Ali’ye düşmanlık eden kimseye sen de düşmanlık et) - Cabrail’in nazil olması ve Hz. Alinin velayeti ile dinin tamamlandığı ve kemale erdiği ilan edilmiştir.
- İmamet makamına vurgu yapılmış ve insanların imama haset duymaktan sakındırılması gerektiği belirtilmiştir.
- Münafıkların, ihanetleri ve sözlerine bağlı kalmadıklarına işaret edilmiştir. - İmamet makamının Hz. Ali’nin çocuklarının kaimi olan Hz. Mehdi eliyle sona ereceği açıklanmıştır.
- İnsanların kendisinden sonra yalancı imam ve halifelerden sakınmaları gerektiği üzerinde durulmuştur.
- Hazır olanların Gadir mesajını orada olmayanlara ulaştırmalarının zorunluluğu beyan edilmiştir.
- İnsanların Ehlibeyti sevmeleri ve düşmanlarına düşmanlık gütmelerinin öğütlenmiştir. - Hz. İmam Mehdi ve hükümetinin vasfı hakkında yirmi kadar cümlenin kullanılmıştır. - En üstün emr-i bil maruf (iyiliği emretmek) Hz. Peygamberin Gadir’de söylediği sözlerin idrak edilmesi ve başkalarına ulaştırılması olarak halka duyurulmuştur. - Hz. İmam Ali’nin diğer faziletleri açıklanmış ve insanların resmi olarak kendisine, Peygamberden sonraki imam ve halife unvanıyla biat etmeleri sağlanmıştır. - Hadislerde açık ve net gördüğünüz gibi “Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır.” cümlesi ile “İşte Ali, benim mevlasi olduğum kimsenin velisidir” diyor.
Bu hadislerde kelimeler açık ve nettir zira Hz.Muhammed cümleleri açık ve net demiştir. Buradan anlaşılacağı üzerine peygamberimizden sonraki tek halife Ali’dir.
Gadir Hum’da Muhammet ne demek istiyor:

Peygamberimiz hangi vahyi ve ayetleri unuttu ki Mekkeden ayrılırken Allah O’na bir ayetle “unuttuğunu” hatırlattı ve “unuttuklarını veya söylemeye cesaret edemediğini söylediğinde onu koruyacağını söyledi?
Muhammed kendisine Hacta refaket eden topluluğu geri çağırarak Gadir Hum’da topluyor ve Allah’ın kendisine verdiği “insanlara ulaştırma” emrini genellikle yerine getirdiğini tasdik ettiriyor. Böylece Allah’ın ikazından sonra söyleyeceğinin “unutulmaması” gereken çok önemli bir şey olduğunun altını çiziyor.
Bu unutulmaması ve orada olmayanlara bildirilmesi gerekenlerin tam ve açık anlamı nedir?

1- “Size paha biçilmez iki şey bırakıyorum: Allah’ın kitabını ve Ehl-i beytimi... Benden sonra bunlara sarılırsanız asla sapıklığa düşmezsiniz”. Bu iki önemli miras asla birbirinden ayrılamaz. Ehl-i Beyti Kur’an’dan, Kur’an’ı Ehl-i Beytten ayırma sapıklığa götürür. Ancak Ehl-i Beyt, Allah’ın buyurduğu gibi Kur’an’ın özünün sonsuza kadar muhafaza edilmesini ve Kur’an’ı, içinde yaşadığımız zamana göre, en iyi şekilde anlamamızı sağlar.

2- “Ben kimin Mevlâsı isem, Ali de onun Mevlâsıdır”. Burada kullanılan “Mevlâ” kelimesini, Muhammed hayatta olduğu zaman, Hicrın ilk yıllarında yazılmış Medine Vesikası’nın 25 A maddesinde kullanmış ve Medine’lilerce açık bir şekilde anlaşılmıştır: “Benû ‘Avf Yahudileri, müminlerle birlikte bir câmi’a teşkil ederler. Yahudilerin dinleri kendilerine, müminlerin dinleri kendilerinedir. Buna gerek mevlâları ve gerekse bizzat kendileri dâhildirler.”
Burada, ‘mevlâ’ öncü, rehber olan kişi anlamındadır. Buna göre hadisin manası şöyledir; “Ben kimin öncüsü ve rehberi isem, Ali de onun öncüsü ve rehberidir”. Dolayısıyla, ancak Ali’nin öncülük ve rehberliğini kabul etmiş olanlar, Peygamberimizin öncülük ve rehberliğini gerçekten gönül gözüyle kabul edip bağlanan kimselerdir.
Ancak bu iki eksik bildirildikten sonra din tamamlandı ve kemale erdiği ilan edildi.

Gadir Hum sonrası cevabı açık sorular

- Acaba peygamber o kadar insanı kızgın güneşte, bu kişi benim dostumdur demek için mi topladı? İnsanın aklı bunu kabul eder mi?

- Niçin Muhammed, Arap örf ve adetlerine rağmen, 35 yaşındaki genç Ali’yi halife olarak ilan etti?

- Niçin Edu Bekir ve Ömer Muhammed’in vasiyetini yazmasına mani oldular?

- Ebu Bekir Muhammed’i hasta yatağında bırakarak neden evine gitti?

- Ömer neden Muhammed’in ölümünü inkar etti?

-Neden Gadir Humda bulunan Müslümanların çoğunluğu Ali’nin önderliğini onaylamadı?

-Neden Hz. Ali kendi hakkını savunmadı?
Muhtemel cevaplar

- Ali’ye Gadir Hum’da biat etmiş ve onu onaylamış ama her ne olduysa, iki ay on gün yani Hz. Peygamberin vefatı sonrası, henüz Peygamberin naaşı toprağa verilmeden, bunu “unutmuş” ve seçimlere gitmiştir. Bu maddi ve siyasi çıkar ile biadını bozmadır.

- Eskiden beri Ehl-i Beyt’e hatta Muhammed’e karşı olan Emevi aşiret önderleri (Ebu Sufyan, Ebu Bekir, Ömer...) din kaygısını bir tarafa bırakıp türlü entrikalar çevirdiler. “Gadir Hum” ahdi geçerli olup da Muhammed’in yerini İmam Ali alırsa, Arap kabileleri üzerinde bir daha egemenlik kuramayacaklarını anladılar.

- Ali’nin seçimlerden sonra tepki vermediği ve hakkını aramadığı konusuna İmam Ali gerek Muhammed’in vefatından sonra gerekse halifeliği sırasında, birçok yerde ve birçok zamanda değinmiştir. Bunlardan bir tanesi de, halifeliği sırasında büyük Kufe camiinde Hilafet hakkında yaptığı konuşmasıdır. İmam Ali konuşması esnasında Gadir-i Hum’da bulunupta şu an camide olanlardan ayağa kalkıp olayı anlatmalarını istedi, bunun üzerine yaklaşık 30 kişi ayağa kalktı ve bunların 16’sı Bedir savaşına katılan Peygamber sahabesiydi. Kısaca, Gadir-i Hum’da Muhammed’in sözlerini onlar da aynen tekrar ettiler. Ama camide Gadir-i Hum’da olup, ayağa kalkmayanlar da vardı. Enes bin Malik bunlardan biriydi. Ali konuşması bittikten sonra Malik’e yaklaşarak; “Sen de oradaydın ama az önce şehadet vermek için ayağa kalkmadın!” dedi. Malik de cevap olarak; “Ali! Ben çok yaşlandım ve peygamberin orada dediklerini çoktan unuttum.” dedi. Bir bahaneden öteye başka bir şey değildi bu.

HZ. MUHAMMDE’İN GADİR-İ HUM HUTBESİNİN TAM METNİ


Abdülhüseyin Emini’nin (Allame Emini) “El-Gadir” adlı ve kırk senede hazırlanan 20 ciltten oluşan tarihi ve dini kitabının türkçe özet olarak yayınından alınmıştır (tercüme Seyyid Ali Hüseyni ve Bahri Akyol).
Ehl-i Beyt Alimleri Derneği 5 Eylül 2018 tarihinde kaynağından

İçindekiler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Allah'a Hamd ve Sena Etmek
2- Önemli Bir Hususta Allah'ın Emri
3- Oniki İmam'ın (a.s) İmamet ve Velayetini Resmen İlan Etmesi
5- Ümmetin İmamet Meselesine Teveccüh Etmesi Gerektiğini Vurgulama
6- Münafıkların Bozgunculuklarına İşaret
7- Ehl-i Beyt'in Takipçileri ve Düşmanları
8- Hz. Mehdi
9- Biat Meselesi
10- Helal ve Haram, Farzlar ve Haramlar
11- Resmi Olarak Biat Almak

Kaynakça
Gadir Hadisinin Alevi-Şia Kitapları
Gadir Hadisinin Ehl-i Sünnet Kitapları

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Allah'a Hamd ve Sena Etmek

Hamd ve sena; birliğinde yüce tekliğinde yakın, sultasında celaletli ve erkanında azim olan Allah'a mahsustur. Allah'ın ilmi yerinde kaldığı halde her şeyi kuşatmıştır. O bütün yaratıkları kudret ve burhanıyla hakimiyet altına almıştır.
Allah sürekli olarak şükredilmiş ve sürekli de övülecektir. O yok ol-mayan bir azametin sahibidir. Yaratan O'dur. Yeniden dirilten de O'dur. Her iş O'na dönmektedir.

Yükseltilmişleri (göklerden ve semavi isimlerden kinayedir) vücuda ge-tiren, serilenleri (yer yüzünden kinayedir) seren, yerlerin ve göklerin hü-kümranı, pak, tenzih edilmiş, meleklerin ve ruhun Rabbi, yarattığı her şe-ye ihsanda bulunan, kendisine yaklaşan herkese lütfeden O'dur. Her göz O'nun gözetimindedir, ama gözler O'nu göremez. Allah ikram edici, hilim sahibi ve tahammül edicidir. Rahmeti her şeyi kuşatmış nimeti ile hepsine ihsanda bulunmuştur. İntikam almada acele davranmaz ve müstahak olunan azabına hemen teşebbüste bulunmaz.

Batınları ve gizlilikleri anlar, içleri bilir, gizlenmişler ona saklı kalmaz ve gizlilikler O'na karmaşık gelmez. Her şeyi ihata eden O'dur. Her şeye galebe çalan O'dur. Her şeyde kuvvet O'dur, her şey üzerindeki kudret O'dur. Onun gibi bir şey yoktur. Hiçbir şey yokken bir şey var eden O'dur. Daimidir, adalet ile kaimdir. İzzet ve hikmet sahibi olan O'ndan başka bir ilah yoktur.

O gözlerin derk etmesinden daha yücedir. Ama kendisi gözleri derk eder. O lütuf sahibi ve bilendir. Hiç kimse görmekle sıfatlarına ulaşamaz ve hiç kimse bizzat aziz ve celil olan Allah'ın kendisinin kılavuzluk ettiği dışında gizli ve açık niteliği hakkında bir şey elde edemez.

Şahadet ederim ki kutsiyeti, temizliği ve münezzeh oluşu zamanı dol-duran ilah O'dur. O'nun nuru ebediyeti kapsamıştır. O emirlerini meşve-ret eden kimselerle meşveret etmeksizin icra etmektedir; taktirinde ortağı bulunmamakta ve tedbirinde hiçbir yardım görmemektedir.

Yarattığı her şeyi örnek ve misali olmaksızın, hiç kimseden yardım al-madan, zahmete katlanmadan ve fikir ve çare bulmaya ihtiyaç duymadan yaratmıştır. Allah yaratıkları icat etti ve onlar da vücuda geldiler. Yarattı ve onlar da zahir oldular. O halde ondan başka ilah olmayan Allah'tır. Yaptığı sağlam ve işi güzeldir. Zulmetmeyen bir adil ve işlerin kendisine döndüğü bir ikram sahibidir.

Şahadet ederim ki her şeyin azameti karşısında tevazu gösterdiği ve her şeyin izzeti karşısında zelil olduğu ve her şeyin kudreti karşısında teslim olduğu ve her şeyin heybeti karşısında huzu gösterdiği (boyun eğdiği) ilah O'dur. Padişahların padişahı, eflakin (galaksilerin) döndürücüsü, güneş ve ayın boyun eğdiricisi de O'dur. Her şey tayin edilmiş bir zamanla hareket etmektedir. Geceyi gündüze ve gündüzü de geceye giydirmekte ve süratle peşice gitmektedir. Her inatçı zorbayı döküp kıran ve her isyankar şeytanı helak eden O'dur.

O'nun için bir zıt ve onunla birlikte bir eş mevcut değildir. Tek ve ih-tiyaçsızdır. Doğurulmamış ve doğurmamıştır, O'nun hiç bir benzeri yoktur. Tek olan Allah ve azamet sahibi bir Rab'dir. İstemekte, ardından yerine getirmektedir. İrade etmekte, ardından mukadder kılmakta, bilmekte ardından saymaktadır.

Öldürmekte ve diriltmektedir. Fakir kılmakta ve zenginleştirmektedir. Güldürmekte ve ağlatmaktadır. Yakın kılmakta ve uzaklaştırmaktadır. Esirgemekte ve bağışta bulunmaktadır. Hükümdarlık O'nundur, hamd ve sena ona mahsustur. Hayır onun elindedir, O her şeye kadirdir.
Geceyi gündüze ve gündüzü geceye giydirir. Ondan başka ilah yoktur.

Allah izzet ve mağfiret sahibidir. Dualara icabet eden, çok ihsanda bu-lunan, nefesleri sayandır. Cin ve insanların Rabbidir. Hiç bir şey O'na zor gelmez. Yardım isteyenlerin feryadı O'nu usandırmaz, ısrar edenlerin ısrarı onu bıktırmaz. Salihlerin koruyucusu, kurtuluşa erenlerin başarıya ulaştırıcısı, müminlerin ihtiyaç sahibi ve alemlerin Rabbi'dir. Yarattığı her şeyden dolayı kendisine her halde şükredilmesi gereken Allah'tır.

O'na hamd ediyorum, sürekli şükrediyorum. Sıkıntı ve rahatlık halin-de, zorluk ve huzur halinde O'na şükrediyorum. O'na meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ediyorum. O'nun emrini dinliyor, sadece O'na itaat ediyorum. O'nu hoşnut eden şeylere teşebbüste bulunuyorum.

İtaatinde rağbet ettiğim için ve cezasından korktuğum için O'nun mu-kadderatı karşısında teslim oluyorum. Zira hilesinden güvende olunmayan ve zulmünden korkulmayan (yani asla zulmetmeyen) Allah O'dur.
2- Önemli Bir Hususta Allah'ın Emri

Allah için nefsim hususunda kulluğumu itiraf ediyorum ve O'nun Rab olduğuna tanıklık ediyorum. Bana vahyettiği her şeyi eda ediyorum, zira eğer onu eda etmezsem bana azabının ineceğinden korkuyorum. Şüphesiz O'nun azabını her ne kadar büyük düzen kursa da ve dostluğu halis olsa da hiç kimse defedemez. Allah'tan başka ilah yoktur. Allah bana nazil buyurduğunu tebliğ etmediğim taktirde risaletimi eda etmemiş olacağımı ilan etti. Beni insanların şerrinden koruyacağını garantiledi. Allah kifayet eden ve yücelik sahibidir.
Allah bana şöyle vahyetmiştir:

"Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insan-lardan korur. Doğrusu Allah kâfirlere yol göstermez."

Ey insanlar! Ben Allah'ın bana nazil buyurduğu her şeyi ulaştırma hu-susunda kusur etmedim ve ben bu ayetin nüzul sebebini sizlere beyan ediyorum: Cebrail üç defa bana nazil oldu ve Selam sahibi olan -ki o Selam'dır- Rabbim tarafından bu toplantı yerinde ayağa kalkarak, beyaz ve siyah (ırktan) herkese şunu ilan etmemi emretti:

"Ali bin Ebi Talib benim kardeşimdir, vasimdir, halifemdir ve benden sonra imamdır. Onun bana nispet makamı Harun'un Musa'ya olan makamı gibidir. Sadece şu farkla ki benden sonra peygamber gelmeyecektir. O Allah ve Resulünden sonra sizlerin velisidir (ihtiyar sahibidir)." diye ilan etmemi emretti. Allah bu konuda kitabından bana bir de ayet nazil buyurdu:

"Şüphesiz sizin veliniz Allah, Resulü, iman edip namaz kılanlar ve ruku halinde zekat veren müminlerdir."
Namaz kılıp ruku halinde zekat veren ve her halinde aziz ve celil olan Allah'a yönelen kimse Ali bin Ebi Talib'tir.
Ey insanlar! Ben Cebrail'den benim için Allah'tan, beni bu önemli şeyi tebliğ etmekten mazur görmesini dilemesini istedim. Zira takva sahiplerinin azlığını, münafıkların çokluğunu, kınayanların fesadını, İslam'ı alaya alanların hilelerini biliyorum. Onlar Allah'ın, kitabında kendilerini şöyle nitelendirdiği kimselerdir:

"Kalplerinde olmayan şeyleri ağızlarına alıyorlar. Onu önemsiz bir şey sanıyorlar, oysa Allah katında önemi büyüktür."

Hakeza, münafıklar defalarca bana eziyette bulundular ve beni, "uzun" (her söze kulak asan kimse) olarak adlandırdılar. Onlar Ali'nin benden ayrılmaması, benim kendisine teveccüh etmem sebebiyle böyle olduğumu sandılar. Sonunda aziz ve celil olan Allah şu ayeti nazil buyurdu:

"(Yine o münafıkların içinde:) O (Peygamber her söyleneni dinleyen)bir kulaktır, diyerek Peygamberi incitenler de vardır. De ki: O sizin için bir hayır kulağıdır."
Eğer ben, bana bunu (her söze kulak veren kimse olmayı) isnat edenleri ifşa etmek istersem ifşa edebilirim. Eğer onların şahsına işaret etmek istersem, işaret de edebilirim. Eğer onları alametleriyle tanıtmak istersem tanıtabilirim. Ama Allah'a yemin olsun ki ben onların işi hususunda yücelik gösterdim.

Bütün bunlardan sonra Ali hakkında bana nazil olan şeyi tebliğ etme-diğim taktirde Allah asla benden razı olmayacaktır."
Peygamber (s.a.a) daha sonra şu ayeti tilavet buyurdu:

"Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insan-lardan korur. Doğrusu Allah kâfirlere yol göstermez."
3- On İki İmam'ın (a.s) İmamet ve Velayetini Resmen İlan Etmesi

Ey insanlar! Biliniz ki Allah muhacirlere, ensara ve onlara iyilikle tabi olanlara, köylüye ve şehirliye, araba, ve aceme, özgüre ve köleye, büyüğe ve küçüğe, beyaza ve siyaha, ona (Ali'ye) itaat etmeyi farz bilmiş, onu imam ve ihtiyar sahibi kılmıştır. Her muvahhid için onun hükmünü icra etmesi, sözüyle amel etmesi, emrini kabullenmesi gerekir. Her kim ona muhalefet ederse melundur. Her kim ona tabi olursa ve onu tasdik ederse Allah'ın rahmetine mazhar olacaktır. Allah onu ve onu dinleyip kendisine itaat eden herkesi bağışlamıştır.

Ey insanlar! Bu böylesine bir toplulukta ayağa kalktığım son defadır. O halde işitiniz, itaat ediniz, Rabbiniz olan Allah'ın emri karşısında teslim olunuz. Zira aziz ve celil olan Allah-u Teala sizin mevlanız ve mabudu-nuzdur. Allah'tan sonra sizleri muhatap kılan O'nun Resulü olan Muhammed sizin velinizdir. Benden sonra da Ali Allah'ın emriyle sizin veliniz ve imamınızdır. İmamet makamı ondan sonra da Allah ve Resulüyle görüşeceğiniz güne kadar onun evlatlarından olan benim neslimin hakkıdır.

Allah'ın, helal kıldığı hususlar dışında bir helal yoktur. Allah'ın, sizlere haram kıldığı şey dışında da bir haram yoktur. Aziz ve celil olan Allah bana helal ve haramı tanıtmış ve Rabbimin kitabından, helal ve haramın-dan bana öğrettiği her şeyi de ben ona ifaze etmişim (öğretmişim).

Ey insanlar! Allah var olan her ilmi bende bir araya toplamıştır. Ben de öğrendiğim her ilmi takva sahiplerinin imamında (Ali'de bir araya) topla-dım. Var olan her ilmi mutlaka Ali'ye öğrettim. Allah'ın Yasin suresinde zikrettiği İmam-i Mubin (apaçık İmam) odur:

"Her şeyi, apaçık bir İmam'da saymışızdır."

Ey insanlar! Ondan (Ali'den) başkasına yönelerek sapıklığa düşmeyin. Ondan yüz çevirmeyin, onun velayetinden ayrılmayın. O hakka hidayet eder ve hak ile amel eder. Batılı iptal eder ve batıldan sakındırır. Allah yolunda kınayıcıların kınaması ona engel olamaz.

O (Ali) Allah'a ve Resulüne iman eden ilk kimsedir. Bana iman husus-sunda hiç kimse ondan öne geçmemiştir. O canıyla Allah Resulü'nün yolunda her türlü fedakarlığa katlanmıştır. İnsanlardan hiç kimse onunla Allah'a ibadet etmediği bir zamanda o Allah Resulüyle birlikteydi. Namaz kılan ilk kimse odur. Benimle birlikte Allah'a ibadet eden ilk kimse de odur. Allah tarafından yerime yatağıma yatmasını emrettim. O da canını bana feda ederek benim yerime yatağıma yattı.

Ey insanlar! Onu üstün bilin. Şüphesiz Allah ona üstünlük vermiştir. Onu kabul edin. Şüphesiz Allah onu tayin etmiştir.
Ey insanlar! O Allah tarafından tayin edilen İmam'dır. Her kim onun velayetini inkar ederse şüphesiz Allah tövbesini kabul etmez ve onu bağışlamaz. Allah'ın ona muhalefet eden kimseye böyle davranacağı kesindir. Allah ona böyle yapar ve onu ebediyete kadar, sonsuza dek şiddetli azapla azaplandırır. O halde ona muhalefet etmekten sakının. Aksi taktirde yakıtı insanlarla taşlar olan ve kafirle için hazırlanan ateşe duçar olursunuz.
Ey insanlar! Allah'a yemin olsun ki önceki peygamberler ve elçiler bana müjde vermişlerdir ve ben Allah'a yemin olsun ki peygamber ve elçilerin sonuncusuyum, gök ve yerdeki bütün yaratıkların üzerinde hüccetim.

Her kim bu konuda şek ederse cahiliye küfrü gibi kafir olmuş olur. Her kim bu sözümden bir şeyde şek ederse bana nazil olmuş olan her şeyden şek etmiştir. Her kim imamların birinden şek ederse onların tümünde şek etmiştir ve kim bizim hakkımızda şek ederse, şüphesiz ateştedir.

Ey insanlar!
Allah bu üstünlüğü bana bağışta bulunmuştur, bu onun bana bir minneti ve ondan bana bir ihsandır. Ondan başka ilah yoktur.

Ebediyete kadar, sonsuza dek her haliyle ona hamd ve senada bulunurum. Ey insanlar! Ali'yi üstün biliniz. Zira o Allah'ın rızkı indirdiği ve yaratıklar baki kaldığı müddetçe kadın ve erkek tüm insanların en üstünüdür. Bu sözü reddeden ve onunla uyumlu olmayan kimse melundur, melundur, gazaba uğramıştır, gazaba uğramıştır!

Biliniz ki Cebrail Allah tarafından bu haberi benim için nazil kıldı ve şöyle buyurdu:

"Her kim Ali'ye düşmanlık eder ve velayetini kabul etmezse lanetim ve gazabım onun üzerine olsun."
Herkes yarın için önceden ne göndereceğine baksın. Ali'ye muhalefet etmekten ve neticede sabit olduktan sonra adımının sürçmesinden dolayı Allah'tan korksun. Allah yaptıklarınızdan hiç şüphesiz haberdardır.

Ey insanlar! O (Ali) Allah'ın aziz kitabında zikrettiği ve ona muhalefet edenler hakkında şöyle buyurduğu Cenbillah'tır:

"Kişinin: "Cenbillah'a (Hz. Ali'ye) karşı aşırı gitmemden ötürü bana yazıklar olsun" diyeceği…

Ey insanlar! Kur'an hakkında tefekkür ediniz, ayetlerini anlamaya çalışınız, muhkem ayetlerine bakınız, müteşabih ayetlerinin ardından koşmayınız. Allah'a yemin olsun ki Kur'an'ın batınını sizlere beyan edebilecek ve tefsirini sizler için açıklayabilecek olan kimse, benim elinden tuttuğum, onu kendime doğru yükselttiğim, pazısından tuttuğum, iki elimle kaldırdığım ve sizlere, "Ben kimin mevlasıysam bu Ali de onun mevlasıdır" diye bellettiğim kimsedir ve o benim kardeşim ve vasim (yerime geçecek olan) Ali b. Ebi Talib'dir. Onun velayeti, bana nazil buyuran aziz ve celil olan Allah tarafındandır.

Ey insanlar! Ali ve onun soyundan olan temiz çocuklarım sıkl-i asgar (daha küçük değerli şey) ve Kur'an ise sıkl-i ekber (daha büyük değerli şey)'dir. Bu ikisinden her biri diğerini haber vermekte ve onunla uyum içinde bulunmaktadır. Onlar Kevser havuzunun başında yanıma gelinceye kadar asla birbirinden ayrılmazlar.

Biliniz ki onlar insanlar arasında Al-lah'ın emin kulları ve yeryüzündeki hakimleridir.

Biliniz ki ben eda ettim! Biliniz ki ben tebliğ ettim! Biliniz ki ben duyurdum! Biliniz ki ben açıkladım! Biliniz ki Allah buyurmuştur ve ben aziz ve celil olan Allah adına konuşuyorum.

Biliniz ki Müminlerin Emiri sadece benim bu kardeşimdir. Biliniz ki "Müminlerin Emiri" olmak, benden sonra ondan başka hiç kimse için helal değildir.

4-Müminlerin Emiri'nin Tanıtılması ve Peygamber'in Eliyle Ayağa Kaldırması

Daha sonra Peygamber eliyle Ali'nin pazısından tuttu ve yukarı kaldırdı. Müminlerin Emiri ise Peygamber minberin üstüne çıktığı zamandan beri, ondan bir basamak aşağıda bulunuyordu.

Peygamber'in yüzüne oranla sağ tarafa meyletmişti ve dolayısıyla da her ikisi de bir mekanda durmuş gibiydiler.

Sonra Peygamber elini kaldırdı. Her ikisi de elini göğe doğru açtı. Ali'yi yerinden kaldırdı ve ayağı Peygamber'in diziyle aynı hizaya geldi. Daha sonra Peygamber şöyle buyurdu:

"Ey insanlar! Bu Ali'dir, o benim kardeşim, vasim, ilmimi toplayan ve ümmetim arasında iman eden kimseler üzerinde halifemdir. Aziz ve celil olan Allah'ın kitabını tefsir etmekte, Allah'a davet etmekte, Allah'ı razı eden şeylerle amel etmekte, Allah'ın düşmanlarıyla savaşmakta, Allah'a itaatle dostluk etmek ve Allah'a isyan etmekten sakındırmakta benim yerime geçen kimsedir.
Allah Resulü'nün halifesi odur, Müminlerin Emiri odur, Allah tarafın-dan hidayet imamı odur. Nakısın (ahdini bozan Cemel ashabı) Kasitin (Zulmeden Muaviye taraftarları) ve Marikin'i (dinden çıkan Hariciler'i) Allah'ın emriyle öldüren odur.

Allah şöyle buyurmuştur: "Nezdimde söz değişmez"

Ey Rabbim! Senin emrinle şöyle diyorum: "Allah'ım! Ali'yi seven kimseyi sev, Ali'ye düşman olan kimseye düşman ol. Ona yardım edene yardım et, onu yardımsız bırakan kimseyi sen de yardımsız bırak. Ali'yi inkar eden kimseye lanet et, Ali'nin hakkını inkar eden kimseye gazap et.

Ey Rabbim! Sen, bu konu aydınlandıktan ve Ali'yi bugün tayin ettikten sonra şu ayeti bana nazil buyurdun:

"Bugün, size dininizi kemale erdirdim, üzerinize olan nimetimi tamamladım, din olarak sizin için İslam'ı beğendim."
"Kim İslam'dan başka bir dine yönelirse, onunki kabul edilmeyecektir. O ahirette de kaybedenlerdendir."

Ey Rabbim! Seni de şahit tutuyorum ki ben tebliğ ettim.

5- Ümmetin İmamet Meselesine Teveccüh Etmesi Gerektiğini Vurgulama

Ey İnsanlar! Allah dininizi imametle kamil buyurmuştur. O halde Kıyamet Günü'ne ve aziz ve celil olan Allah'ın huzuruna varılacağı güne kadar her kim ona ve benim çocuklarımdan ve O'nun soyundan vasilere iktida etmezse, böyle kimselerin amelleri dünya ve ahirette yok olmuş olur ve sürekli azap içinde bulunurlar. Azapları asla hafifletilmez ve onlara mühlet de verilmez.

Ey İnsanlar! Bu Ali sizlerden bana en çok yardım eden, bana en layık olan, bana en yakın bulunan ve nezdimde en değerli olan kimsedir. Aziz ve celil olan Allah ve ben ondan razıyız. Kur'an'da Ali dışında hiç kimse hakkında rızayet ayeti (kendisinden razı olunduğunu bildiren bir ayet) inmemiştir. Allah müminlere hitap ettiği her yerde önce ona hitap etmiştir. Kur'an'da var olan övgü ayetleri onun hakkındadır ve Allah İnsan su-resinde sadece onun cennete gireceğine şahadette bulunmuştur. Bu sureyi ondan başkası hakkında nazil buyurmamış ve bu sureyle ondan başkasını övmemiştir.

Ey insanlar! O (Ali) Allah'ın dininin yardımcısı, Allah Resulü'nün (s.a.a) savunucusudur. O takvalı, temiz, hidayet eden ve hidayet olmuş kimsedir. Peygamberiniz en iyi Peygamber, vasiniz en iyi vasi, onun ço-cukları da en iyi vasilerdir.
Ey insanlar! Her peygamberin soyu kendi sulbündendir. Ama benim neslim Müminlerin Emiri Ali'nin (a.s) sulbündendir.
Ey insanlar! Şeytan Adem'i hasetle cennetten dışarı çıkardı.

Sakın Ali'ye haset etmeyiniz. Aksi taktirde amelleriniz boşuna gider, ayaklarınız sürçer. Adem bir sürçme sebebiyle yeryüzüne gönderildi. Oysa Adem aziz ve celil olan Allah'ın seçtiği kimseydi. O halde sizler, aranızda Allah'ın düşmanları olduğu halde nasıl bir halet içinde olacaksınız?

Biliniz ki sadece şekavet sahibi kimse Ali'ye düşmanlık eder ve sadece takva sahibi kimse Ali'yle dost olur. Ali'ye sadece halis mümin olan kimse iman eder. Allah'a yemin olsun ki Asr suresi Ali (a.s) hakkında nazil olmuştur:

"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Asra andolsun ki, insan hiç şüphesiz hüsran içindedir."

Asra andolsun ki iman eden, hak ve sabırdan hoşnut olan Ali dışında tüm insanlar hüsran içindedir.

Ey insanlar! Ben Allah'ı şahit tuttum, risaletimi sizlere tebliğ ettim. Peygamber'in sadece açıkça tebliğ etmeden başka bir sorumluluğu yoktur. Ey insanlar! Allah'tan hakkıyla korkun ve dünyadan sadece Müslüman olarak ayrılın.
6- Münafıkların Bozgunculuklarına İşaret

"Ey Kitab verilenler! Bir takım yüzleri silip dümdüz ederek ar-kalarına çevirmeden, yahut cumartesi ashabını (Yahûdileri) lânetlediğimiz gibi lânetlemeden önce, elinizdeki Kitab'ı tasdik ederek indirdiğimiz Kur'an'a iman edin."

Ey insanlar! Allah'a yemin olsun ki bu ayette kendilerini isim ve soyla-rıyla bildiğim ashabımdan bir grup kastedilmiştir. Ama onları ifşa etmemekle görevlendirildim. O halde her kim amel ederse, kalbinde Ali'ye karşı taşıdığı sevgi veya kinle mutabık olan şeyi bulacaktır.

Ey insanlar! Aziz ve celil olan Allah tarafından bana bir nur verilmiş, benden sonra Ali b. Ebi Talib'e ve ondan sonra da Mehdi-i Kaim'e kadar onun nesline verilmiştir. Mehdi de Allah'ın hakkını ve bize ait olan her hakkı geri alır. Zira aziz ve celil olan Allah bizleri kusur edenlere, düşmanlık gösterenlere, muhaliflere, hainlere, günahkarlara, zalimlere ve tüm alemlerden gasp edenlere karşı hüccet karar kılmıştır.

Ey insanlar! Sizleri Allah'tan korkutuyorum ve uyarıyorum ki ben Al-lah'ın Resulüyüm. Benden önce de peygamberler var olmuştur. Ben ölür veya öldürülürsem, sizler gerisin geriye mi döneceksiniz? Her kim gerisin geriye dönerse, Allah'a hiçbir zarar veremez. Allah çok yakında şükredenlere ve sabredenlere mükafat verecektir. Biliniz ki sabır ve şükürle nitelendirilen Ali'dir. Ondan sonra da O'nun neslinden olan çocuklarım da aynen böyledir.

Ey insanlar! Müslüman oluşunuz sebebiyle bana, hatta Allah'a minnet etmeye kalkışmayın. Aksi taktirde Allah amellerinizi ortadan kaldırır, size gazap eder ve Allah sizleri ateşten ve (erimiş) bakırdan alevlere müptela kılar. Şüphesiz rabbiniz pusudadır. Ey insanlar! Benden sonra da ateşe davet edecek olan imamlar olacaktır. Onlar kıyamet günü yardım görmezler. Ey insanlar! Allah ve ben onlardan uzağız. Ey insanlar! Onlar ve yardımcıları, onlara tabi olanlar, onları takip edenler ateşin en alt derecesinde olacaklardır ve kibirli kimselerin yeri nede kötüdür. Biliniz ki onlar, Ashab-ı Sahife'dir. O halde sizden her biriniz kendi sahifesine baksın."

Ravi şöyle diyor: "Peygamber (s.a.a), "Ashab-i Sahife" adını zikredince insanla-rın çoğu Peygamberin bu sözden neyi kastettiğini anlamadılar. Kendileri için bir soru teşkil etti. Oradakilerden çok azı Peygamber'in maksadını anlayabildi." "Ey insanlar! Ben hilafet emrini kıyamet gününe kadar İmamet veraseti olarak neslime emanet ediyorum. Ben tebliğ etmekle görevli olduğum şeyi tebliğ ettim ki, burada hazır olan ve olmayan,

dünyaya gelen ve gelmeyen herkese hüccet olsun. O halde kıyamet gününe kadar, burada hazır olanlar hazır olmayanlara ve babalar çocuklarına ulaştırsınlar. Çok yakında benden sonra İmameti padişahlık olarak zulüm ve zorbalıkla alacaklardır. Allah gasp edenlere ve (bu hakka) tecavüzde bulunanla-ra lanet etsin. Bu esnada ey insanlar ve cinler! Sizlere dökülmesi gerekeni döker, sizlere ateş ve (erimiş) bakırdan alevler gönderir ve siz onu asla defedemezsiniz.

Ey insanlar! Aziz ve celil olan Allah sizleri kötüyü iyiden ayırt etmek için başı boş bırakmamıştır. Allah sizleri gaipten haberdar kılmamıştır.
Ey insanlar! Allah kıyamet kopmadan önce yalanlamaları sebebiyle bayındır olan her bölgeyi helak edecektir ve onu Hz. Mehdi'nin hakimiyeti altına geçirecektir. Allah kendi vaat ettiği şeyi uygulayacaktır.
Ey insanlar! Sizden öncekilerin çoğu helak oldu. Allah onları helak etti ve gelecek nesilleri de helak edecek olan O'dur. Allah-u Teala şöyle buyurmuştur:
"Öncekileri yok etmedik mi? Ardından, sonrakileri de onlara katarız. Suçlulara böyle yaparız. O gün yalanlamış olanların vay haline!"

Ey insanlar! Allah bana emretmiş ve beni sakındırmıştır. Ben de Allah'ın emriyle Ali'ye emrettim ve onu sakındırdım. Emir ve yasaklama ilmi onun nezdindedir. O halde onun emrini dinleyiniz ki esenlikte kalasınız. Ona itaat edin ki hidayet bulasınız. Onun yasaklamalarını kabul edin ki doğru yolda olasınız ve onun maksat ve muradına doğru hareket edesiniz ve bilinmedik yollar sizleri onun yolundan alıkoymasın.

7- Ehl-i Beyt'in (a.s) Takipçileri ve Düşmanları

Ey insanlar! Ben Allah'ın uymayı emrettiği doğru yoluyum. Benden sonra da Ali ve sonra onun neslinden olan çocuklarım da hidayet imamlarıdır. Hakka hidayet eder, hakkın yardımıyla adalet üzere davranırlar.

Daha sonra Peygamber şu ayeti tilavet buyurdu:

"Rahman ve Rahim olan Allah'ın Adıyla. Hamd alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur…"

Hamd suresinin sonuna kadar okudu ve daha sonra şöyle buyurdu:

Bu sure benim hakkımda nazil olmuştur. Allah'a yemin olsun ki onlar (imamlar) hakkında nazil olmuştur. Genel olarak onlara şamildir. Özel olarak da onlar hakkındadır. Onlar Allah'ın dostlarıdır, onlara bir korku yoktur ve onlar asla üzülmezler. Biliniz ki Allah'ın hizbi galip gelecektir.
Biliniz ki onların düşmanları, sefihler (beyinsizler), sapıklar ve şeytanın kardeşleridir. Onlar batıl şeyleri gurur yüzünden birbirine iletirler.

Biliniz ki Ehl-i Beyt'in dostları ise Allah'ın kitabında kendilerini zikrettiği ve haklarında şöyle buyurduğu kimselerdir:

"Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir millettir, babaları veya oğulları veya kardeşleri ya da akrabaları olsa bile Allah'a ve peygamberine karşı gelenlere, sevgi beslediklerini görmezsin. İşte Al-lah, imanı bunların kalplerine yazmıştır."
Biliniz ki Ehl-i Beyt'in dostları aziz ve celil olan Allah'ın kendilerini nitelendirdiği ve haklarında şöyle buyurduğu kimselerdir:

"İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık karıştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır."
Biliniz ki onların (Ehl-i Beyt'in) dostları iman edenler ve şekke düşmeyen kimselerdir. Biliniz ki onların (Ehl-i Beyt'in) dostları esenlikle ve güven içinde cennete girenlerdir. Melekler selamla onları karşılamaya gelirler ve şöyle derler: "Selam olsun size, tertemiz oldunuz. O halde ebedi olarak cennete giriniz."

Biliniz ki Ehl-i Beyt'in dostları, cennetin kendilerinin olduğu ve içinde hesapsız rızıklanan kimselerdir.
Biliniz ki Ehl-i Beyt'in düşmanları ise ateşin alevleri içine girecek olan kimselerdir. Biliniz ki Ehl-i Beytin düşmanları cehennemden kaynadığı halde korkunç bir ses duyan ve cehennemin alevlenmesini gözleriyle gören kimselerdir.
Biliniz ki Ehl-i Beyt'in düşmanları Allah'ın haklarında şöyle buyurduğu kimselerdir:

"Her ümmet girdikçe kendi yoldaşına lânet eder."

Biliniz ki Ehl-i Beytin düşmanları Allah'ın haklarında şöyle buyurduğu kimselerdir:

"Oraya atıldıkları zaman, bekçileri onlara: "Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?" diye sorarlar. Onlar: "Evet; doğrusu bize bir uyarıcı geldi, fakat biz yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz büyük bir sapıklık içindesiniz demiştik" derler...Çılgın alevli ce-hennemlikler yok olsunlar!"

Biliniz ki Ehl-i Beytin dostları, gizlide Rablerinden korkan ve kendileri için mağfiret ve büyük ecir bulunan kimselerdir.
Ey insanlar! Ateşin alevleri ve büyük ecir arasındaki fasıla ne de uzun-dur!
Ey insanlar! Bizim düşmanlarımız, Allah'ın kendilerini kınadığı ve lanet ettiği kimselerdir. Bizim dostlarımız da Allah'ın kendilerini methettiği ve sevdiği kimselerdir.
Ey insanlar! Biliniz ki ben uyarıcı ve korkutucuyum, Ali de müjdeleyicidir.
Ey insanlar! Biliniz ki ben uyarıcıyım ve sakındırıcıyım. Ali ise hidayet edicidir.
Ey insanlar! Ben peygamberim, Ali ise benim halifemdir.
Ey insanlar! Biliniz ki ben peygamberim ve Ali ise bundan sonra benim vasim ve imamdır. Ondan sonraki imamlar da onun evlatlarıdır. Bili-niz ki ben onların babasıyım. Onlar da onun (Ali'nin) sulbünden vücuda gelecektir.

8- Hz. Mehdi

Biliniz ki İmamların sonuncusu, bizden kıyam edecek olan Mehdi'dir. Dinlere galip gelecek olan odur, zalimlerden intikam alacak olan odur, kaleleri fetheden ve onları yok eden kimse de odur. Şirk ehlinden her ka-bileye üstün gelen ve onları hidayet eden odur.
Biliniz ki Allah'ın evliya kullarına ait her kanın intikamını alacak olan odur. Allah'ın dinine yardım edecek olan da odur.
Biliniz ki derin denizden istifade eden odur, her fazilet sahibini fazileti miktarınca ve cehalet sahibini cehaleti miktarınca ödüllendiren odur. Allah'ın seçtiği ve ihtiyar ettiği kimse odur. Her ilmin varisi ve her anlayışı ihata eden odur.

Biliniz ki rabbinden haber veren odur, ilahi ayetleri yukarı yükselten odur, hidayete eren temeli sağlam kimse odur ve işlerin kendisine ısmar-landığı kimse de odur. Öncekilerin müjdelediği kimse odur. Hüccet olarak baki kalacak olan odur ve ondan sonra hiç bir hüccet yoktur. Var olan her hak onunladır ve var olan her nur onun nezdindedir.

Biliniz ki o galibi olmayan kimsedir. Hiç kimseye onun aleyhine yar-dım edilmez. Allah'ın yeryüzündeki velisi, kulları arasında hükmedicisi, gizli ve açık eminidir.

9- Biat Meselesi

Ey insanlar! Ben sizler için açıkladım ve sizlere anlattım. Benden sonra sizlere anlatacak olan da Ali'dir.
Biliniz ki ben, hutbemin sonunda sizleri biat etmek ve onu ikrarda bu-lunmak için elinizi uzatmaya davet ediyorum ve benden sonra da sizleri kendisiyle biatleşmeye davet ediyorum.

Biliniz ki ben Allah'a biat ettim, Ali de bana biat etti ve ben de Allah tarafından onun için sizlerden biat alıyorum. Nitekim Allah-u Teala şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz sana baş eğerek ellerini verenler (biat edenler), Allah'a baş eğip el vermiş sayılırlar. Allah'ın eli onların ellerinin üs-tündedir. Verdiği bu sözden dönen, ancak kendi aleyhine dönmüş olur. Allah'a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük ecir verecektir."

10- Helal ve Haram, Farzlar ve Haramlar

Ey insanlar! Hac ve umre Allah'ın şiarlarındandır. Nitekim Allah şöyle buyurmuştur:

"Kim Kabe'yi hacceder veya umre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde kendisine bir günah yoktur."

Ey insanlar! Allah'ın evini hac etmeye gidin. Allah'ın evine giren her hanedan zengin olur ve sevinir. Allah'ın evini terk eden her hanedan ise (soy açısından) kesilir ve fakirleşir.

Vukuf yerlerinde (Arafat, Meş'ar ve Mina'da) duran her müminin Al-lah o ana kadar işlemiş olduğu tüm geçmiş günahlarını affeder. Haccı so-na erince de amellerine yeniden başlar.
Ey insanlar! Hacılara yardım edilir ve harcadıkları şey kendilerine geri döner. Allah ihsan edenlerin mükafatını zayi etmez.
Ey insanlar! Kamil bir dinle ve tam bir anlayışla Allah'ın evini haccedin. O şerafet sahibi mukaddes yerlerden tövbe ederek ve günahlardan el çekerek geri dönün.

Ey insanlar! Aziz ve celil olan Allah'ın size emrettiği gibi namaz kılın ve zekat verin. Eğer uzun bir süre üzerinizden geçer de kusur ederseniz veya unutursanız Ali sizin ihtiyar sahibinizdir. Sizin için beyan eder. Aziz ve celil olan Allah benden sonra onu kullarının emini olarak tayin etmiş-tir. O bendendir ve ben de ondanım.

O ve benim neslimden olanlar, sorduğunuz her soruya cevap verir ve sizlere bilmediğiniz şeyleri açıklar.
Biliniz ki helal ve haram benim tümünü sizlere tanıtacağımdan, bir oturumda tüm helalleri emredeceğimden ve tüm haramları sakındıracağımdan çok daha fazladır. O halde aziz ve celil olan Allah tarafından Müminlerin Emiri Ali ve benim ve onun soyundan olan ondan sonraki vasileri hakkında getirdiğim şeyleri kabul etme hususunda sizlere el uzat-mak ve sizlerden biat almakla görevlendirildim. (Ali ve ondan sonraki va-siler hakkında nazil buyurulan şey ise) Sadece onlarla ayakta duracak olan imamettir. Onların (vasilerin) sonuncusu ise kaza ve kaderi idare eden Al-lah ile görüşünceye kadar Mehdi'dir.

Ey insanlar! Sizlere gösterdiğim her helalden ve sizleri sakındırdığım her haramdan dönmüş değilim. Onları değiştirmedim. Bunu unutmayınız ve hafızalarınızda tutunuz, birbirlerinize tavsiyelerde bulununuz. Onu değiştirmeyiniz, tahrife kalkışmayınız.
Ben sözümü tekrar ediyorum: Namaz kılınız, zekat veriniz, iyiliği emrediniz ve kötülükten sakındırınız.
Biliniz ki iyiliği emretmenin en üst mertebesi sözümü anlamanız, onu burada hazır bulunmayanlara iletmeniz, benim tarafımdan kabul etmesini emretmeniz ve muhalefet etmekten sakındırmanızdır. Zira bu emir, aziz ve celil olan Allah ve benim tarafımdandır. Sadece masum imam ile iyilik emredilir ve kötülükten sakındırılır.

Ey insanlar! Kur'an sizlere Ali'den sonraki imamların onun evlatları olduğunu tanıtmakta ve ben de onların benim ve onun soyundan olduğunu tanıtmaktayım. Allah-u Teala nitekim kitabında şöyle buyurmuştur:

"Bu sözü (imameti), devamlı kalacak bir miras olarak onda (onun neslinde)bıraktı." Ey insanlar! Takvalı olunuz, takvalı olunuz ve kıyametten sakınınız. Nitekim aziz ve celil olan Allah-u Teala şöyle buyurmuştur:

"Doğrusu kıyamet gününün sarsıntısı büyük şeydir."
Ölümü, ahireti, hesabı, ilahi terazileri, alemlerin rabbi nezdinde hesaba çekilmeyi, sevap ve cezayı hatırlayın. Her kim kendisiyle birlikte bir iyilik getirirse o iyilik esasınca sevaba erişir. Her kim de günah getirirse cennet-te onun bir nasibi olmayacaktır.
11- Resmi Olarak Biat Almak

Ey insanlar! Sizler aynı anda bana el verebileceğiniz miktardan çok daha fazlasınız. Rabbim, Müminlerin Emiri Ali ve ondan sonra gelecek olan imamlar hakkında söylediklerim hususunda dilinizden itiraf almamı emretti. Onlar (imamlar) benim ve onun (Ali'nin) soyundandırlar. Nitekim sizlere daha önce de çocuklarımın onun (Ali'nin) soyundan olduğunu anlattım.

O halde hepiniz şöyle deyiniz: Biz işittik, itaat ettik, razı olduk, teslim olduk, rabbin ve kendi nezdinden imamımız, Müminlerin Emiri Ali'nin ve onun sulbünden dünyaya gelecek olan imamların imameti hususunda bizlere ulaştırdığın şeylere boyun eğdik. Bu konuda kalplerimizle, canlarımızla, dillerimizle ve ellerimizle sana biat etmekteyiz. Bu inanç üzere hayatta kalacağız ve onunla öleceğiz. (Kıyamet günü de) Onunla haşr olacağız. Asla değişmeyeceğiz, değiştirmeyeceğiz, şek etmeyeceğiz ve inkarda bulunmayacağız. Kalbimizle şüpheye düşmeyeceğiz, bu sözden dön-meyeceğiz ve ahdimizi bozmayacağız.

Sen bizlere ilahi öğütlerde bulundun. Müminlerin Emiri Ali (a.s) ve ondan sonra senin neslinden ve onun çocukları olduğunu söylediğin imamlar, Hasan, Hüseyin ve Allah'ın o ikisinden sonra tayin ettiği kimse-ler hakkında öğüt verdin. O halde onlar için bizden söz ve ahit alındı. Kalplerimizden canlarımızdan, dillerimizden, içimizden ve ellerimizden söz alındı. Her kim yapabilirse eliyle biat eder. Her kim de yapamazsa di-liyle ikrar eder. Asla onu değiştirme peşinde değiliz. Allah bu konuda nefislerimizde değişme görmeyecektir.

Biz bu konuyu çocuklarımızdan ve akrabalarımızdan uzak ve yakın herkese ulaştıracağız. Allah'ı bu konuda şahit tutuyoruz. Allah şahadet hususunda kifayet eder ve sen de bu itirafımıza şahit bulunmaktasın.
Ey insanlar! Ne diyorsunuz? Allah her sesi işitir ve her gizliliği bilir. O halde kim hidayet bulmuşsa kendi lehinedir ve her kim de sapmışsa kendi zararına sapmıştır. Her kim biat etmişse Allah'a biat etmiştir, Allah'ın eli onların (biat edenlerin) elinin üzerindedir.

Ey insanlar! Allah'a biat ediniz, bana biat ediniz, Müminlerin Emiri Ali'ye (a.s) Hasan'a Hüseyin'e ve dünya ve ahirette onlardan olan imamlara soylarında baki kalan imamet makamı hasebiyle biat ediniz. Allah vefasız kimseleri (biatini bozanları) helak edecektir. Vefalı olanları ise rahmetine mazhar kılacaktır. Her kim biatinden dönerse kendi zararına dönmüştür. Her kim de Allah'a söz verdiği şeyler hususunda vefalı olursa Allah ona büyük bir ecir inayet buyuracaktır.

Ey insanlar! Sizlere bu dediğimizi söyleyin ve tekrar edin. Ali'yi Müminlerin Emiri olarak selamlayın ve şöyle deyin:

"İşittik, itaat ettik; Rabbimiz! Affını dileriz, dönüş sanadır."
Hakeza şöyle deyiniz:

"Bizi buna hidayet eden Allah'a hamd olsun. Eğer Allah bize hidayet etmeseydi, biz hidayeti bulamazdık."

Ey insanlar! Kur'an'ın nazil buyurmuş olduğu Ali b. Ebi Talib'in fazi-letleri Allah nezdinde, tümü bir oturumda sayılabilecek miktardan çok daha fazladır. O halde her kim onları size haber verir ve onları tanıtırsa, siz de kendisini tasdik edin.

Ey insanlar! Her kim Allah'a, Peygamber'ine, Ali'ye ve bu zikrettiğim imamlara itaat ederse büyük bir kurtuluşa ulaşmış olacaktır.
Ey insanlar! Ona biat etmek, velayetini kabul etmek ve onu Müminle-rin Emiri olarak selamlamak hususunda öne geçen kimseler, kurtuluşa erenlerdir ve onlar nimet bahçelerinde olacaklardır.
Ey insanlar! Allah'ın sizden razı olacağı bir söz söyleyiniz. Eğer sizler ve yeryüzünde bulunan herkes tümüyle kafir olsa, yine de Allah'a hiçbir zarar gelip çatmaz.

Allah'ım! Eda ettiğim ve emrettiğim şeyler hatırına müminleri bağışla ve inkar eden kafirlere gazap et. Hamd ve şükür alemlerin rabbi olan Al-lah'a mahsustur.

Kaynakça

Gadir Hadisinin Şia Nezdindeki Senetleri

Müslümanlar arasında hiç bir hadis Gadir hadisi ve olayı miktarınca raviye sahip değildir. Bu olayın senetleri tevatür derecesindedir ve fevkalade çoktur.

Onlarca cilt kitap sadece Gadir hadisinin senetlerini beyan hususunda yazılmıştır. Bu hutbe ve önemli olay İslam tarihinde yüz yirmi bin duygu ve görgü şahidi vardır. Her birisi de Gadir hadisinin dikkate değer bir bö-lümünü nakletmişlerdir. Varolan baskıya ve zamanındaki yöneticilerin tehdidine rağmen Gadir hutbesinin önemli kesitlerini nakletmiş İslam tarihinin siyasi ve ilmi şahsiyetleri bir çok fırsatlarda bunu beyan etmiş ve şahit olarak göstermişlerdir.

Gadir Hadisinin Alevi-Şia kitapları

1- el-İhticac, Tabersi, c. 1, s. 66
2- Sırat'ul Mustakim, Şeyh Ali bin Yunus Beyazi, c. 1, s. 301
3- el-Aded'ul Kaviyye, Şeyh Ali bin Yusuf Hilli, s. 169
4- et-Tahsin, Seyyid bin Tavus s. 454
5- Abekat'ul Envar, Mir Hamid Hüseyin Hindi, Gadir cildi,
6- Avalim'ul Ulum, Şeyh Abdullah Behrani, c. 15, s. 307
7- Revzet'ul Vaizin, İbn-i Fettal Nişaburi, c, 1, s. 89
8- Allame Emini'nin yazmış olduğu el-Gadir adlı değerli kitapta birinci ciltte 12 ile 151. ve 294 ila 322. sayfalarda Gadir hadisi için Şii ve Sünni bir çok kitapların adını nakletmiş ve incelemiştir.

Gadir Hadisinin Ehl-i Sünnet Kitapları 1- Tarih-i Hatib-i Bağdadi, c. 8, s. 290
2- ed-Durr'ul Mansur, Suyuti, c. 2, s. 259
3- el-Bidaye ve'n Nihaye, İbn-i Kesir Dimeşki, c. 5, s. 214 ve s. 209
4- Usd'ul Gabe, İbn-i Esir, c. 3, s. 307 ve c. 5, s. 205
5- Şemsuddin Cezeri, Esn'el Metalib s. 4
6- Yenabi'ul Mevedde, Kunduzi Hanefi, s. 40
7- el-Mearif, İbn-i Kuteybe Dinveri, s. 291
8- Müsned-i Ahmed bin Hanbel, c. 4, s. 281
9- Sünen-i İbn-i Mace, c. 1, s. 28 ve 29
10- Hesais'ul Nesai, s. 16
11- Menakib-u Harezmi, s. 130
12- Tarih-u Hulefa, Suyuti s. 114
13- Tefsir-i Tabersi, c. 3, s. 428
14- Fusus'ul Muhimme, İbn-i Sebbağ-i Maliki, s. 25
15- Tefsir-u Fahr'ur Razi, c. 3, s. 636
16- Kenz'ul Ummal, s. 6, s. 398
17- Mecme'uz Zevaid, Hafız Haysemi, c. 9, s. 106
18- el-İsabe, İbn-i Hacer, c. 1, s. 372
19- Nevadir'ul Usul, Tirmizi