Alevi Topluluğu Hakkımızda , İlkelerimiz , Redaksiyon
HAKKIMIZDA
HEDEFİMİZ NE?
   27 Eylül 1987 tarihli Nokta dergisi, “Alevilik Tarihe Karışıyor: Dinsel, Kültürel ve Politik Bir Yok Oluşun Öyküsü” başlıklı bir kapakla çıkmıştı. Çok ses getiren bu haberde, kentleşmenin Alevi kültürünü erittiği, dedelerin toplumsal misyonunu yitirdiği, cem törenlerinin toplanamadığı ve artık sağ partilere de oy vermeye başlayan Alevilerin karşı olma ve isyan ruhunu yitirdiği belirtilmekteydi. Aynı derginin 13 Mayıs 1990 tarihinde çıkan sayısının kapak konusu ise “Sessizlik bitiyor: Aleviler inanç özgürlüğü istiyor” olacaktı. Nasıl olmuştu da bittiği ima edilen Alevilik, aradan üç sene geçmeden özgürlüğünü talep eden bir inanç/kültür haline gelmişti? Aradaki üç yıllık dönemde yaşanan en kayda değer gelişme, alevilerin kurumsallaşmaya başlaması, Nokta dergisinin haberinden tam bir hafta önce, 6 Mayıs 1990 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan, Gencay Saylan, Şenay Kalkan ve İlhan Selçuk’un, Alevilerin önce varlığına sonra da farklılığına vurgu yapan yazı dizisinin yayınlanması ve “Alevi Bildirgesi” yayınlanmasının ses getirmesi oldu. Bildirge, sessiz kalmış bir kimlik siyasetinin, Alevi hareketinin işaret fişeğiydi.
   Bazılarının Aleviliği İslam’ın dışında olduğunu iddia etmesine rağmen Alevilerin büyük bir çoğunluğu, İslam tarıhî ve dinbilimiyle bilinçli bir şekilde inançının, İslam’ın bir yorumu, hatta özü olduğunu, biliyor ve her Cem’de bunu görüyor, yaşıyor ve yaşatıyordu. Bu tartışmasız bir gerçek. Ama bu var olan inançsal yaşamı sesizce yaşamak toplumca “görünür” olduğunu ve ayrımcılık yapılmadan kabul gördüğü söylemek zor. Ayrıca sormamız gereken bir soru var: aleviliği ne kadar bilinçli yaşıyoruz? “Hak Muhammet Ali” yolunda çok sesli İslam topluluğunun neresinde olduğumuzu, edep-erkânımızın sadece şeklini değil Bâtınî-Tasavvufî derinliğini ve alevi yaşam öğretisini günlük yaşamda sürdürecek kadar bilinçli olarak yaşıyor muyuz? İnancımızın gereklerini siyasi ve ideolojik ön yargılardan uzakta bilim ve ilimle incelemeli, çağdaş yaşamla uzlaştırıp içtenselleştirmeli ve Rıza Şehri idealine ulaşmak için yaşamalıyız.
   Aleviliğin tarihsel ve dinsel gerçeğini ifade etmek, çağdaş yaşamda inancımızı yaşamakta ve yaşatmakta hiç bir sorunumuz olmadığı anlamına gelmez. Dinler Tarihinde, hiçbir dinî inançın insan toplulukları tarafında bir günde kabul edilmesi ve geçmiş inançlarını bırakıp yaşatılması görülmemiştir. Kültür ögelerinden biri olan dini inaçlarda uzun ve yavaş bir değişime ve oluşuma tabidir. Sonra, öz aynı kalsa da değişik yorumlar oldu ve her yorum kuruluşundan bugüne kadar hiçbir şey değişmemiş gibi devam etmedi/ettirelemedi. Her toplum, dinî inaçlar dahil, bütün faaliyetlerinde günlük yaşamın kaçınılmaz devamlı değişimine uyum sağlayarak gelişti. Bazen, zorunlu veya gönüllü, toplu veya ferdi göçler gibi değişimler de sorunları daha fazla yüze çıkardı ve uyumları çözümleri zorlaştırdı.
   Anadolu’da Alevi olarak oymak-boy veya aşiret temelinde yapılanmış ve kapalı köy ortamında yaşadığımız düzeni ekonomik, siyasî ve toplumsal nedenlerle terkedip kentsel ortama ve/veya yurt dışına göçümüz bir dizi sorun yarattı. Bu çok sesli karmaşık sosyal, kültürel, dinsel ve ekonomik kentsel ortamda göçle yeni gelenin toplumsal uyum sağlaması açık veya dolaylı bir dizi kimlik sorgulamasından geçti. Hangi yöreden geldiği, ailevi etnik kökleri ve inançsal kimliği yerleşim bölgesine uyumuna göre değişti. Bu göçte, kentsel alanda, genellikle aynı köyden ve yöreden gelenlerle birlikte olmak yerleşimi ve uyumu kolaylaştırdı ama genel olarak göçün getirdiği bütün sorunları halletmedi. Hangi yöreden gelirse gelsin Alevi topluluklarının inançlarını köydeki toplumsal dinsel yapısını ve dengelerini, bu yapıya ters düşen kentsel ortamda yaşatmaları büyük zorluklar ve sorunlarla karşılaştı. Üstelik Alevileri önyargılarla tanıyan ve/veya karşıt olan Sünni inancın hakim olduğu ortamda sorunlara cevap bulmayı devam ettirmeleri, dirençle ve ayrımcılıkla karşılaşmaları zorluğa zorluk kattı. Bu yeni ortamda kendilerini inançsal farklılıklarıyla tanıtma ve kabul ettirme/edilme mücadele etme ihtiyacı doğdu.
    Çözümler ararken, yüzyılların getirdiği içe kapanış ve ezilmişlikle çok pasif kalındı, güven kaybı oldu ve geç tepki gösterildi. Dıştan ayrıştırma veya asimilasyon (benzerleştirme) girişimleri yeniden başladı. Hatta buna içimizden de “Alevi” olduğunu söyleyipte Aleviliğin İslamın dışında olduğunu söyleyenlerin, Alevi dinsel terimlerini çarpıtma veya içini boşaltma girişimleri eklendi.
    Yeni dış ortama uyum sağlama ve mücadele etme girişiminde Alevi iç yapısında da sorunlar yaşandı. İster içimizden “Aleviliyim” deyip aleviliği İslam dışına sürüklemek isteyenlere, ister aleviliği sünni İslam içinde eritmek isteyenlere gereken cevapları vermemiz bize gerçek sorunlarımızı unutturmamalı: Ocaklar ve Dedeler işlevlerinden çoğunu kaybettiler, dinsel yetkileri sarsıldı ve Dedelik kurumunun varlığı tehlikeye girdi; Talip-Dede-Mürşit-Ocak ilişkilerinin devamlılığında ve İrfan-aydınlatma hizmeti dediğimiz inançsal eğitimde eksikler ortaya çıktı. İkrar, Müsahiplik ve Görgü gibi erkânlarımızı çağdaş yaşamda sürdürmekte sorunlarımız var.
    Bu sorunlara kentlerde kurumsallaşan alevi yapısında radikal değişimler olmadıkça ve siyasi/etnik-milliyetci akımlardan arınmadıkça çözüm bulma imkansız gibi görünüyor. Hele kurumlara güveni kalmamış Alevileri bir çatı altında toplamak uzak bir hayal gibi görünüyor.
   Ayrıca toplumsal-siyasal açıdan da bazı kurumların ve siyasî sorumluların açık Alevi karşıtlığına, katliamlara ve devletin-adaletin taraftar tutumuna karşı caydırıcı cevaplar veremedik ve etkisiz kaldık. Bir siyasi partinin, CHP’nin arka bahçesi olarak görüldük ve diğer partilerin hedefi olduk. Aynı zamanda CHP’in son senelerdeki ortanın solu ekseninin sağa kaymasına karşı ağırlığımızı koyamadık. Partiler üstü bir Alevi siyaseti üretip, vatandaşlık haklarımızı koruyamadık. Bu siyasî alanda çözümler ancak ortak paydalar etrafında Alevi Birliğinin oluşması ile gerçekleşebilir.
Sonuç olarak Alevi inancında vatandaşlar olarak ivedilikle bir yandan göçte çağdaş kentsel ortamda karşılaştığımız ibadet, edep-erkân ve dinsel eğitim ihtiyaçlarımızı karşılamak ve yaşanan sorunları çözmek, diğer taraftan da anayasa ve hukuk önünde eşit vatandaşlık haklarımızı kabul ettirmek, hak ve hukukumuzu korumak için kurumlarımızı yeniden yapılandırmak, yönetici ve din önderlerinin işlevini ve yetkilerini yeniden tanımlamak, yeni dengeler bulmak ve kurumlararası “uzlaşma” ile üstçatı kurmak için mücade etmemiz gerektiğini gördük. En kısa zamanda sorunlarımızı sağlıklı teşhiş edip gerçekçi çözümler üretmeye çalışmalıyız.
   İşte bu ortamda “Alevi Topluluğu Televizyonu” çözümleri bulmada ve Alevi Birliğinin oluşmasıyla gerçekleşmesinde bir araç olabilir.
İLKELERİMİZ
“ALEVİ TOPLULUĞU TELEVİZYONU” İLKELERİ
“ ALEVİ TOPLULUĞU TELEVİZYONU” (Kısaca “Alevi TV”) sorumlularının hepsi gazeteci olmasa bile aşağıdaki basın-yayın kurallarını ve gazeteci “Görev ve Hakları”nı kabul eder ve bu kurallara göre hareket eder:
- İsviçre medyaları basın ve yayın kuralları ve etiği;
- “Profesyonel Gazeteciler Etiği Sözleşmesi” ( “Charte d’éthique professionnelle des journalistes” 1918 de imzalanıp 1938 ve 2011yenilenmiş) ;
- Munich Deontoloji Antlaşmasını, diğer adıyla “Gazeteci Görev ve Hakları Bildirisi” (1971 de kabul edildi).
- FIJ (Fédération internationale des journalistes/Uluslararası Gazeteciler Federasyonu) tarafından 2019 da Tunus’ta kabul edilen “Gazeteciler Dünya Etik Sözleşmesi”
Alevi TV herşeyden önce Alevi değerlerini yaşatıp, irşad görevini üstlenir. Alevi - Bektaşi dinbilimine, tasavvufuna, tarihine, sosyal yapısına ilim ve bilim temelinde, özgür, bağımsız ve çok yönlü bakarak, daha iyi bilinmesine yayınlarıyla destek verir. Alevi Topluluğunun her canının önyargılardan, bilgi kirliliğinden uzak sağlam bilgilerle özgürce ve bilinçli seçimler yapmasına yardımcı olur. Hedefi Alevi-Bektaşi inancının gelecek nesillere doğru aktarılmasını sağlamaktır.
Alevi TV bu bilgileri verecek davetlileri ilim ve bilim uzmanlık alanlarına göre seçer; ve Alevi Topluluğuna sağlıklı bilgileri iletmelerini ve fikir alış-verişi yapmalarını sağlar.
Alevi TV davet ettiği konukların özgürce konuşmasını sağlar. Kendileriyle aynı fikirleri paylaşmasa bile doğru ve gerçekleri söyledikleri müddetçe acı da olsa işitilmelerini sağlar. Yanlış sözleri, hatalı bilgileri düzeltmekte bizim görevimizdir. Yalan dolan, bilgi kirliliği bizim inancımızda ve Alevi TV ilkelerinde yoktur.
Alevi TV Alevi Edep-Erkânına aykırı söylem ve ifadelere, ayrımcılık, sözlü çatışma ve teröre yayınlarında yer vermez. Alevi değerlerine saygılı hâl ve tutumlarıyla, uzlaşma kültürüyle, önyargılardan uzak yayınlar yapar. Her türlü şiddet ve terör eylemini ret eder, her türden ırkçı ve milliyetçi yaklaşımları bünyesinde barındırmaz. Çoğulcu demokrasiyi savunur.
Alevi TV insanların din ve inanç özgürlüğü için yayın alanında mücadele verir ve bütün dini inançlara (inançsızlığa da) saygılıdır. Her inancında bizim inancımıza saygılı olmasını beklemek doğaldır;
Alevi TV dini inancın siyasette kullanılmasına karşıdır. Art niyetli yaklaşımlara mesafeli durur.
Alevi TV dini inancımızın veya herhangi bir dini inançın, mezhep veya meşrebin Devlet tarafından kullanılmasına mesafeli durur. Hele eşit vatandaş haklarında ihlâl de varsa Din-Devlet ilişkisine tamamen karşıdır.
Alevi TV Alevi topluluğunun “Sivil Toplum Kurumları” olarak partilerüstü güçlü bir siyaset oluşturmasını savunur. Alevi topluluğunu ilgilendiren toplumsal, ekonomik ve kültürel güncel olayları ele alır ve siyasi partilere eşit mesafede kalarak, partilerin Alevi Topluluğuna bakışlarına yer verir. Siyaset yapan Alevilerin de Alevi Edep Ahlakına uygun olarak temiz siyaset yapması gerektiğini savunur.
Alevi TV Redaksiyonu yayın içerikleri seçiminde tamamen özgürdür ama ilkeleriyle uyumlu bütün Alevi kurum veya Birlikleriyle işbirliği yapar, destek alır ve hizmet verir. Alevi Edep Ahlakına Uygun Diplomasi, Lobi faliyeti yürütür. Katılımcı kurumların rızalık vermesi durumunda kurumsallaşmak için ilkelerine/kriterlerine uygun iş insanları, şirket ve kişilerden yardım, sponsorluk alabilir.
İSVİÇRE ALEVİ TOPLULUĞU
4.12.2013 tarihinde Bienne’de yapılan Temsilciler Meclisi toplantısında tüzüğü kabul edilip kurulmuştur.
İsviçre yaşantısında, Alevi toplumunun ortak çıkarları için, inanç hürriyetinin ve laikliğin tam uygulanmasını yakından takip etmek; eğitim, sosyal, kültürel, ekonomi ve siyasete yönelik konularda gerekli kararları almak; bunları gerçekleştirmek için çalışmak ve bu konularda diğer toplum kuruluşlarıyla işbirliği gerçekleştirmek; Alevi topluluğu ve İsviçreliler arasında karşılıklı anlayış ve dostluğun geliştirilmesine yardımcı olmak amacıyla kurulmuştur.
Redaksiyon Ekibi
Ersan Arsever
Sinema ve Tv Yönetmen-Yapımcısı
Yazgülü Kayıkçı
Yerel Gazeteci, 2 Yaka Haber yazı işleri Müdürü
Elmas Arus
Belgesel Yönetmeni 'Sıfır ayrımcılık Derneği Başkanı'
Barış Yolaçan
Bakırköy Kültür Merkezi Cemevi Dedesi