Devamını Oku
Kul Himmet'in şiirleri tam olarak tespit edilememiştir. Ancak bu konuda da bazı çalışmalar yapılmaktadır. Güçlü bir mutasavvıf şairdir.
Kul Himmet'in Şah İsmail Hataî ve Pir Sultan Abdal ile Yıldız dağında buluşup dem-devran geçirdikleri, hal diliyle muhabbet ettiklerini belirleyen bir söylence anlatılmaktadır. İrfan Çoban'ın derlediği söylenceye göre tarikatı yürüttükten, yani cem-cemaattan sonra Yıldız dağında üçü birlikte geziye çıkar. Bir ara kırda çiçekler arasında oturur kendilerine sunulan bir tas balı yemeğe hazırlanırken Pir Sultan: “Dostlar, bu bala birer işaret koymadan yemeyelim!'' diye öneride bulunur. Diğerleri öneriyi kabul ederler.
Bunun üzerine her keresinde ikisi hakem olur biri işaretini söyler. Önce Kul Himmet başlar; hal diliyle buyurur bir arı gelip balı yemeğe girişir. Hatayi: “Ey Kul Himmet, vızıltın kesilmesin,balını eller yesin!'' der. Bu, bir çeşit Kul Himmet'in geleceğinin görülmesi okunmasıdır.
Pir Sultan Abdal emreder; bir kıl takılır bala. Hatayi: “Ey Pir Sultan, sen de bala düşürdüğün kıl ile asılasın” dediği için o da ipe çekilmiştir.
Sıra Hatayi'ye gelince; bala el atar, bal tası münevver olur (aydınlanır). Kul Himmet ile Pir Sultan aynı anda: “Ey Hatayi, balın çok olsun, yemeye doyma!” Sultan Hatayi tutkuludur ve çok kazanmıştır, ama yemeye doyamamıştır…
Önce Kul Himmet yıkanmak için Kızılırmak’a girer ve “Vah, vaah!” der. Arkadaşları: “Ne oldu sana?” diye sorarlar. Kul Himmet: “Aah, Şimir'in açtığı yaraya su değdi!'' Sonra Pir Sultan soyunup suya girer, ırmak daha çok kanlanır. “Vaah!” der Pir Sultan. Arkadaşları ona “Ne oldu?'' diye sorarlar. O da, “Cude kızı Esma'nin elinden içtiğim zehirin acısı yaktı beni” der.
En son Şah Hatayi ırmağa girer ve su tamamıyla kızılkan akmaya başlar. Hatayi de “Vaah!”' diye inler. Öbürleri “peki sana ne oldu?'' diye sorunca, “Mülcem oğlunun açtığı yaraya su değdi” diye yanıtlar Hatayi.
İşte o zaman anlarlar ki, Kul Himmet İmam Hüseyin, Pir Sultan Abdal İmam Hasan ve Şah İsmail Hatayi de Ali'dir. İşte o günden beri Kızılırmak kıpkızıl akmaktadır. Bu söylence, Kalender Çelebi'nin “cümle aşık atası” üç büyük ozanın Yıldız dağı büyük Kızılbaş birlik toplantısında karşılıklı muhabbet ettiklerini açıkça göstermesi dışında, iki önemli olayı da vurgulamaktadır: Birincisi, dönemin Anadolu Alevi-Bektaşi-Kızılbaş toplumu Şah İsmail Hatayi'yi Ali olarak tanıdıkları ve onun donunda Ali'nin zuhur ettiğine inandıkları (Kızılbaş siyasetinin en önemli parçasıydı bu) gibi, Kul Himmet'i İmam Hüseyin, Pir Sultan'ı da İmam Hasan olarak öne çıkartıp değerlendirmiş ve büyük saygı göstermişlerdir. Otuzuna yaklaşmış bulunan Pir Sultan ile 17-18 yaşlarındaki Kul Himmet'e, henüz yirmi üçüne yeni girmiş Şah İsmail'i baba ve seçmiş onları kutsal aileden, ehlibeytten saymışlardır.
İkincisi doğrudan Kızılırmak'ın, padişah fermanlarıyla katledilip içine atılan Kızılbaş yığınların kanlarının rengini almasının simgesel öyküsüdür. Binlerce-onbinlerce Ali'lerin, Hasan ve Hüseyin'lerin bu ırmağa karışmış kanlarına dolaylı göndermedir.
Yine Kul Himmet bir düvazimam nefesinde, yardıma çağırdığı Muhammed Ali ve Oniki İmamları zikrederken üç ozanın adını birlikte anıyor. Hatta ilk dörtlükteki “Bastığın topraklar derman derdime” dizesini, doğrudan Şah İsmail'in Yıldız Yaylasına gelişiyle ilgili görmek çok olasıdır. Anadolu'nun her yöresinden gelen Alevi önder ve dedelerinin, Hacı Bektaş Dergahının başında bulunan Balım Sultan'ın temsilcisi olarak Kalender Çelebi'nin de katıldığını düşündüğümüz bu büyük toplantıda; Hacı Bektaş Dergahının başını çektiği siyaset, Anadolu'da yaşayan -özellikle Osmanlı ülkesinde oturan Alevi-Kızılbaş Türkmenlerin kendi toprakları “dertlerine derman'' olacağı gerçeğidir. Yani Kızılbaş devleti İran'da kurulup, Şah'ın Tebriz'den Küçük Asya'yı yönetme siyaseti eleştirilmiş ve Kızılbaş Safevi siyasetinin derhal değiştirilmesi arzu edilmiş. Kızılbaş ihtilalini gerçekleştiren kaynağa, yani başın gelip gövdenin üzerine oturması gerektiği tartışılmıştır.(Bu görüşün geniş açılımı ve Yıldız Dağı birlik toplantısı için bkz. İsmail Kaygusuz. Görmediğim Tanrıya Tapmam, Alevilik-Kızılbaşlık ve Materyalizm, Alev Yayınları; İstanbul, 1996, s. 220-232; İsmail Onarlı, Şah İsmail, Can Yayınları, İstanbul,2000, s. 73-86)) Kul Himmet'in sözünü ettiğimiz düvazimam nefesinin birinci ve sonuncu dörtlüklerini konumuzla çok yakın ilgisi dolayısıyla aşağıya alıyoruz:
Siperimde verdin bunu yedime
Yetiş car günleri Ali Muhammed
Bastığın topraklar derdime derman
Yetiş car günleri Ali Muhammed
(...)
Kul Himmet Hatayi Pir Sultan geldi
Kur'an Muhammed'e kandilden indi
Mucizatın gören bu dine indi
Yetiş car günleri Ali Muhammed
Ayrıca Pir Sultan Abdal'ın talibi Kul Himmet'in bir şiirinde, yana yakıla Pir'ini aradığnı ve Oniki İmamlardan, velilerden, peygamberlerden, Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde yatmakta olan erler-evliyalardan yardım dilediğine tanık oluyoruz. Kul Himmet “Allah bir Muhammed Ali diyerek” Pir'inin derdine düşüyor ve onu göremediği için çok dertli olduğunu söylüyor. Oniki İmamlar dahil olmak üzere 44 kişi ve yer adı geçmektedir. Kul Himmet'in bütün buraları dolaşmış ve bu erlerin mezarlarını ziyaret etmiş olması büyük olasılıktır. Ve yine olasıdır ki, kendisi de Pir'i gibi uzun süre izini kaybettirmiştir. Aşağıda sunduğumuz bu şiir bize Pir Sultan'ın nasıl uzun bir süre kayıplara karışıp gizlenmiş olduğunu açıkça göstermektedir:
Mekan mı tuttun sen bu gurbet illeri
Göremedim Pirimi dertliyim dertli
... görsem sorayım sinleri
Göremedim Pirimi dertliyim dertli
Turna gibi kanadı var yolu var
Figanı var firkatı var ünü var
Ölümün elinden çokca gamı var
Göremedim Pirimi dertliyim dertli
Niyaz kılın Pir Sultan'a Pirime
Her kul dayanır mı böyle zulüme
Zayıf Yusuf melhem etsin yarama
Göremedim Pirimi dertliyim dertli
Hüseyin Ova'nın gen' olur yazı
Samah tutuyor mu gelini kızı
Bir haber vereydin Hüseyin Gazı
Göremedim Pirimi dertliyim dertli
Abdal Ata tekkesine varalım
Elven Çelebi'ye yüzler sürelim
Koyun Baba'ya bir peyik salalım
Göremedim Pirimi dertliyim dertli
Bu imiş kısmetim bunda Mevla'dan
Pirime kimler kıydı hey Yaradan
Bizi sevindirir bir gün ağladan
Göremedim Pirimi dertliyim dertli
Mehmet Dede Sultan erlerden okun
Karpuzu Büyük'ten gülleri sokun
Var imdi düşmanlar kınalar yakın
Göremedim Pirimi dertliyim dertli
Kızıl Deli imdadıma gelindi
Şah-ı Haydar ahvalimden bilindi
Çoban Baba'ya garibi sorundu
Göremedim Pirimi dertliyim dertli
Monla Hünkar Umur Sultan varıyom
Depreşir yaraya merhem arıyom
Baba Kaygusuz'u nerde soruyom
Göremedim Pirimi dertliyim dertli
Sahap çıkamadım da verdi Mısır'ı
Bilin Mısırlının çoktur kusuru
İmam Ali imiş erin asılı
Göremedim Pirimi dertliyim dertli
İmam Hasan sır içinde sır idi
................
Erler imdat eylen gönül farıdı
Göremedim Pirimi dertliyim dertli
İmam Hüseyin'in makamı kande
Üstüne irahmet yağmaz mı günde
Pirim kula himmet imdat etsin de
Göremedim Pirimi dertliyim dertli
Vardım idi İbrahim'e Halil'e
Erler niyaz kılın İmam Zeynel'e
Soralım Veysel'e Yemen iline
Göremedim Pirimi dertliyim dertli
Gelindi varalım Acem Şah'ına
Kimidi sır veren İmam Bakır'a
Sordum bulamadım İmam Cafer'e
Göremedim Pirimi dertliyim dertli
Eba Müslim teberini alıyor
Himmet eylen İsa gökten iniyor
Elalem Musa Kazım da biliyor
Göremedim Pirimi dertliyim dertli
Şit peygamber evladına Hu dedi
Güruh Naci silsilesi bu dedi
Muhammed Taki Naki'ye su dedi
Göremedim Pirimi dertliyim dertli
Hasan Askeri'den bulak miraci
Bostan Kulu'yunan Er Kara Hacı
Teslim Abdal Derviş Ali davacı
Göremedim Pirimi dertliyim dertli
Abdal Musa kalemini çalınca
Çok çağırdım üşermedi yalınca
Hesabımız görek Mehdi gelince
Göremedim Pirimi dertliyim dertli
Şeyh İbrahim Şeyh Hasan'ın gülüdür
Ali Baba Hubuyar'ın yaridir
Er Aslanoğlu'nu desen Ali'dir
Göremedim Pirimi dertliyim dertli
Gelindi varalım Hoca Bodun'a
Ak Hoca yardımcı ikrar güdene
Çeltek Baba yardım etmez la diyene (la: yok)
Göremedim Pirimi dertliyim dertli
Şeyh Nusret tekkisini unuttuk
Allah'ım şu dünyayı da kuruttuk
Dikin kefenimi suyum ılıttık
Göremedim Pirimi dertliyim dertli
Denizli Baba'nın da açıktır çiçeği
...
Ya Seyyid Selhaddin erin gerçeği
Göremedim Pirimi dertliyim dertli
Uyan Balım Sultan halim pek yaman
Hacı Bektaş Veli göndersin iman
Benim güddüğüm yol Sahib-i Zaman
Göremedim Pirimi dertliyim dertli
Görelim yitiği buldu Kul Himmet
Yerden gökten evvel Ali Muhammed
Bendenin sorduğu bir zat-ı sıfat
Göremedim Pirimi dertliyim dertli
Dün Gece Seyrim İçinde
Dün gece seyrim içinde
Ben dedem Ali'yi gördüm
Eğildim niyaz eyledim
Düldül'ün nalini gördüm
Kanber'i durur sağında
Salınır cennet bağında
Ali, Musa Turdağı'nda
Ben dedem Ali'yi gördüm
Üç çerağ yanar sisede
Arslanlar gizli meşede
Yedi iklim dört köşede
Ben dedem Ali'yi gördüm
Yüce dağlar boran coşkun
Kul Himmet aşkına düşkün
Cümle meleklerden üstün
Ben dedem Ali'yi gördüm
Gâfil Gezme Şaşkın
Gafil gezme şaşkın bir gün ölürsün
Dünya kadar malın olsa ne fayda
Söyleyen dillerin söylemez olur
Bülbül gibi dilin olsa ne fayda
Bir gün seni götürürler evinden
Hakkın kelamını kesme dilinden
Kurtulmazsın Azrailin elinden
Türlü türlü yolun olsa ne fayda
Sen söylersin söz içinde sözün var
Çalarsın çırparsın oğlun kızın var
Şu dünyada üç beş arşın bezin var
Tüm bedesten senin olsa ne fayda
Kul Himmet Üstadım gelse otursa
Hakkın kelâmını bile getirse
Dünya benim deyip zapta geçirse
Karun kadar malın olsa ne fayda
g- Viranî (16-17.yüzyıl)
16. yüzyılın sonlarında doğduğu bilinen Aşık Virani, Eğriboz adasında doğdu. Virani’nin gerçek adı bilinmiyor. Genellikle, Virani, Aşık Virani,Viranî Baba gibi lakapları kullanmış Hurûfilik inancına bağlı bir Bektaşî babasıdır. Arapça, Farsça, Osmanlıca ve Türkçe dillerine hakim olduğu görülüyor.
Aşık Virani, küçük yaşlardan itibaren tasavvuf eğitimi almaya başlamış. Birçok ünlü âlimden icazet alarak, dini eğitimler vermiş. Necef’te din eğitimi vermiş, Kerbela’yı ziyaret etmiş ve burada bir süre kalmış. Bektaşiliğin ikinci büyük ismi olan Balım Sultan’dan el alarak, Bektaşiler arasında önemli bir yere sahip oldu. Necef’teki Bektaşî Tekkesi şeyhliğinde bulunduğu ve Şah Abbas (1587-1628) ile görüştüğü rivayet olunur. Hayatını dini eğitim alarak ve bu eğitimleri yayarak geçirmiş olan din önderi şair, Bulgaristan’da da bir süre kaldı. Deliorman’da yer alan Demir Baba Tekkesi’nde de bir süre bulunmuş ve kendisinden de icazet almış. 17. Yüzyılın başlarında, Karlıova Hafızzade Türbesi’nde rahatsızlanarak, hayatını kaybetti. Mezarı da bu türbenin avlusunda bulunmaktadır.
Virânî’nin, Hurufilik akidelerini gösteren bir Risalesi ve kırk kadar şiiri içine alan küçük bir divanı vardır. Genellikle, aruz ve hece ölçüsüyle şiirlerini yazan şair, hem halk edebiyatında, hem de klasik edebiyatta oldukça önemli bir yer edindi. Eserlerinde genellikle dini ve tasavvufi konuları işlemiştir. Bektaşiliğe ve Ali’ye olan düşkünlüğü, şiirlerinde oldukça ön plana çıkmaktadır. Samimi ve eğitici bir dille şiirlerini kaleme alan Virani, aruz ölçüsüyle yazdığı şiirlerinde, ağır bir dil kullandığından dolayı, bu şiirleri halk arasında fazla bilinmemektedir. Bu şiirlerinde, eğitimini aldığı tasavvufi terimleri oldukça sıklıkla kullanmıştır.
Virani’nin günümüze kadar ulaşmış çok az edebi eseri bulunmaktadır.
Gel Dilber Ağlatma Beni
Gel Dilber Ağlatma Beni Şah-ı Merdan Aşkına
Dü Cihanın Ranimasi Şiri Yezdan Aşkına
Şahım Hasan Pir Hüseyin Kerbela Meydan İçin
Lütfedip Bağışla Cürmüm Ali Süphan Aşkına
İmam Zeynel Abidin'in Abina Umdumusa
Arayıp Özünde Bakiri Buldunusa
Ceddin Evlad-I Muhammet Cafer'i Bildin İse
Rahme Gel Ol Şah-I Merdan Ali Ümran Aşkına
Seyit Musa'yı Kazım'dır Ehl-İ Beytin Serveri
Cani Aşkı Nuş Edenler Müpteladır Ekseri
Sahi Şehidi Horasan İmam Rıza'dan Beri
Müptelayı Merhamet Kıl Kalb-İ Viran Aşkına
Ey Virani Çıkma Yoldan Doğru Raha Gel Beri
Muhabbet Şevkat Senindir Ey Hasan-Ül Askeri
Evliyalar Serfirazi Haci Bektaş-ı Veli
Sen Ganisin Ver Muradı Devri Mihtan Aşkına
Nedir Ey Gaziler Benim Yandığım
Nedir Ey Gaziler Benim Yandığım
Haldan Bilmez Yar Elinden Dertliyim
Bu Aşkın Ateşi Yaktı Sinemi
Pervaneyim Nar Elinden Dertliyim
Gafletten Uyandım Gözümü Açtım
Aşkın Küresinde Kaynadım Piştim
Yavru Şahan Gibi Tuzağa Düştüm
Kurtulamam Tor Elinden Dertliyim
Binbir Niyaz Ettin Eğledin Beni
Bir Kadım İkrara Bağladın Beni
Gül Diye Tikene Dağladın Beni
Kokulatmaz Har Elinden Dertliyim
Çıktım Şu Alemi Seyran Etmeye
İkrar Verdim Bu İkrarı Gütmeye
İndim Bedest Ana Pazar Etmeye
Şenliği Yok Şar Elinden Dertliyim
Virani'yem Çekem Yarın Kahrını
Ver Doldur İçeyim Aşkın Zehrini
Muhabbete Saldık Gönül Bahrını
Geçti Zaman Zar Elinden Dertliyim
İstemem alemde gayrı meyvayı
İstemem alemde gayrı meyvayı
Tadına doyulmaz balımdır Ali
İstemem eşyayı verseler dahi
Kokmazam sünbülü gülümdür Ali
Ali'mdir kadehim Ali'mdir şişe
Ali'm sahralarda morlu menekşe
Ali'm dolu yedi iklim dört köşe
Ali'm saki Kevser dolumdur Ali
Ali vahid şah-ı Resul kibriya
İmam Hasan Hüseyn Şah-ı Kerbela
İmam Zeynel-Aba ol sahib-liva
Büküldü kametim dalımdır Ali
Muhammed Bakır'dır tendeki canım
Ca'ferüs -Sadık'tır dinim imanım
Musa-i Kazım'dır derde dermanım
Varlığım kalmadı malımdır Ali
Aliyyür -Rıza'dır Şah-ı Horasan
Taki ile Naki gösterdi burhan
Hasanül-Askeri mah-ı dırahşan
Yokladım talihim falımdır Ali
Muhamrned Mehdi'dir sahibüz-zaman
Oniki İmam'a kul oldum heman
Ma'sum-ı pakandır envar -ı cihan
Esrar-ı Huda'ya alemdir Ali
Virani'yem düştüm şimdi derdine
Vücudum gark oldu çile bendine
Gönül sormaz oldu kendi kendine
Söyler dehanımda dilimdir Ali