XIV. yüzyılda Azerî Türkçesi ile coşkulu ve lirik şiirler yazan Nesîmî'nin hayatı hakkında rivayetlere dayanan ve birbiriyle çelişen çok az bilgi bulunmaktadır. Soyu Peygamber'e dayandığı söylenen Nesîmî'nin asıl adı İmadüddîn, bir başka iddiaya göre de Nesîmüddîn'dir. Onun; Şamahı, Şiraz, Diyarbakır veya Bağdat yakınlarındaki Nesim kasabasında doğduğu; Diyarbakır, Irak ve Tebriz taraflarında yaşadığı ve I. Murad devrinde Anadolu'ya geldiği rivayet edilir. Şiirlerinden devrinin medreselerinde okuyarak iyi bir eğitim gördüğü anlaşılmaktadır.
Görüşleri yöneticileri rahatsız etmeye başladığında, benzer vakalarda olduğu gibi, Nesimî de takip edilmiş ve Mısır Çerkez kölemenleri hükûmdarı El-Müeyyed Şeyh'in emriyle Şam'da derisi yüzülerek öldürülmüştür. Cesedinin bir hafta halka gösterildiği, ayrıca öldürüldükten sonra derisini omzuna alıp 7 kapıdan aynı anda çıktığı rivayet edilir.
Tasavvufa şiirlerinde en geniş şekilde yer veren bir şairdir. Nesîmî'nin sanat ha-yatını iki devrede ele almak mümkündür. Hayatının ilk devresinde Hakk'ı, aşkı, doğru yolu arayan bir Nesîmî vardır. Bu dönemde Celâleddîn-i Rûmî'nin etkisin-dedir. Nesîmî'nin şiirlerinin asıl coşkulu devri Fazlullah-ı Hurufî'nin
(öl.1394) kurup geliştirdiği, harflerin sırlarına dayanan bâtinî bir akım olan Hu-rufîlik ile tanışmasından sonradır. Bu inanca sahip olanlar, varlığı ve yaratılışı harflerle izah etmeye çalışırlar. Nesimî Hurufîlikliği ilâhî sırları çözmek için yeterli bulmuştur. Böylece Kur'an-ı Kerim'in sırlarının çözüldüğüne inanarak Fazlullah'ın dervişleri arasına katılıp onun büyük bir propagandacısı olmuştur. Hayatının bu ikinci döneminde coşkulu şiirler söylemeye başlamıştır.