Şah Hatai (Şah İsmaiL)

Yemini
24 Nisan 2021
ALMANYA’DA ALEVİ YAPILANMASI
25 Nisan 2021

ŞAH HATAÎ (ŞAH İSMAİL)
(1487 – 1524)

İsmail, 17 Temmuz 1487 tarihinde Erdebil şehrinde Safevî Tarikatı'nın şeyh ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Baba tarafı Şeyh Safiyüddin'in sülalesinden olup İsmail'in babası Şeyh Haydar, dedesi ise Şeyh Cüneyd'dir. İsmail'in annesi (Alemşah Halime Begim) Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'nın kızıdır.
Şeyh Haydar, Kafkasya'ya düzenlediği seferinde öldürülmüş babası Şeyh Cüneyd'in öcünü almak için 1488'de Şirvanşahlar Devleti'e saldırır. Akkoyunlu ve Şirvanşah ordularıyla Teberistan yakınlarında yapılan savaşta Şeyh Haydar öldürüldü. Babası Şeyh Haydar öldürüldükten sonra, İsmail dayısı Sultan Yakup tarafından annesi Âlemşah Begüm ve kardeşleri Sultan Ali ve İbrahim ile birlikte Şiraz Valisi Mensur Pürnak Bey'in yanına gönderildi. İsmail o sırada bir yaşındaydı. Sultan Yakup 1490'da eşi tarafından öldürülünceye Fars'ta İstahr kalesinde hapsedildiler.
Akkoyunlu tahtına geçen Rüstem Bey İsmail ve kardeşlerini hapıstan çıkarıp serbest bıraktı. Fakat Erdebil'e gitmelerine izin verilmiş kardeşlerin orada güçlenmesinden endişe eden Rüstem Bey arkalarına ordu yolladı. Erdebil yakınlarında çatışmada İsmail’in ağabeyi Sultan Ali'i öldürüldü. Geri kalan iki kardeş Lahican'a gittiler. Lahican'da İsmail Şiî âlimlerinden Mevlâna Şemseddin Lahicanî'den eğitim alır ve ondan Arapça ve Farsça'yı, Kur'an'ı ve Aleviliği öğrenir. İsmail 1499 yılının Ağustos ayında yalnızca 7 sufi ile Lahican'ı terk etti, Erdebil'e vararak annesi ile görüştü, ecdadlarının mezarlarını ziyaret etti.
1500 yazında Erzincan'da Ustaclu, Şamlu, Rumlu, Tekelü, Zülkadir, Avşar, Kaçar ve Varsak kabilelerinden oluşan 7.000 Kızılbaş Alevi İsmail'in davetine cevap verdi ve İsmail’in ordusu Kasım 1500'de Kura Nehri'ni geçerek Şirvanşahlar Devleti üzerine yürüdü. Gülistan Kalesi yakınında gerçekleşen Çabani Meydan Muharebesi'nde Şirvanşah Ferruh Yasar'ın ordusunu yendi ve Bakü'yü zapt etti.
İsmail 1501 yılının yazında Tebriz'e girerek taç giyip resmen kendini "Şah" ilan ederek Safevi Devleti'ni kurdu. İlk yaptığı iş Şiiliği resmî inanç ilan etmesidir. Akkoyunlularla 1502/3'de olan savaşta Şah İsmail galip geldi. 24 Eylül 1503 tarihinde de Şiraz'a girdi ve aynı yılın sonlarına kadar Azerbaycan, Fars ve Irak-ı Acem'in çoğu üzerinde hakimiyet kurdu. 1508'de Bağdat'a girdi. 1510'da Merv yakınında Şeybani Hanlığı'nı yendi. 1514'te Çaldıran Muharebesi'nde Osmanlı padişahı I. Selim'e yenildi. Çaldıran Savaşı’nın kaybı Şah İsmail’in üzerinde olumsuz etki bırakmış ve bu savaştan sonra bir kez daha savaşa girmemiş, sadece Beylerini savaşa göndermiştir. Sefevi devleti Türkistan’ın bir kısmını, İran’ı, Kafkasyayı, Azerbaycan’ı ve bir kısım Fırat Nehri ovasını yönetirken, aynı zamanda devletinin sınırlarını daha da fazla genişletmesi ilgi çekicidir. Yaşadığı dönem süresince de devletine refah sağlamış, yönetimde bir aksilik çıkmadığı merkezi otoritesi yüksek bir İmparatorluk kurmuştur, 24 Mayıs 1524’te 37 yaşındayken, iç kanamadan dolayı Hakk’a yürüdü. Erdebil'deki Safevi Türbesi'ne defnedildi.
Şah İsmail, aynı zamanda Hataî mahlasıyla şiirler yazdı. Sanatçı kişiliği çok zor koşullar altında geçen çocukluğu sırasında oluştu. Aruz ve heceyle yazdığı şiirler Azerbaycan edebiyatının Nesimi ve Fuzuli arasındaki döneminin en güçlü temsilcisi olduğunu kanıtlar. Özellikle heceyle yazdığı şiirler Anadolu'da gelişen tekke edebiyatını büyük ölçüde etkiler. Alevi -Bektaşi edebiyatının en güzel örneklerini sunar. Sadettin Nüzhet, şiirlerini dörde ayırıyor:
a) Tasavvufi düşüncelerini içerenler,
b) Aleviliği dile getirenler,
c) Hurufiliğin ilkelerini yansıtanlar,
d) Aşıkane olanlar.
Aruzla yazdığı şiirlerinin ise daha çok tasavvufi olduğu görülür. Bu şiirlerinde kullandığı dil klasik şiirin dilidir.
Hece ölçüsüyle koşma ve semai biçiminde yazdığı nefesler ise Yunus'un izlerini taşır. Ama Hatayi'nin kendine özgü şiir yolu oluşturduğu da belirtilmelidir. Hece ve aruzla yazdığı şiirlerini kapsayan Divan'ı basıldı (Sadettin Nüzhet Ergun, Hatayi divanı, 1956; bütün nüshaları karşılaştırılarak yapılan basımı için bkz. Aziz Aka Mehmedof, Şah İsmail Hatayi Eserleri 1, Bakü 1966). Ayrıca Dehname adlı Ali'yi öven bir mesnevisi (Baku 1946) ile yine mesnevi biçiminde yazılmış bir Nasihatnamesi vardır.
Şah İsmail gönemindeki şiir türlerinin tümünü denemiştir. Mesnevi de olsun divan şiirlerinde olsun dönemin din ve edebiyat bilgilerine iyice egemen olduğu bir gerçek. Cavidan-Name'den söz ettiğine göre Fazlullah'ı ve Hurufi'liği biliyor, Kur'an ayetlerine kafiyeli dizeler yazıyor, ayetleri açıklıyor, Ebced'i (harflerin sayısal karkışıkları)biliyordu. Özetle şiir bilgilerinde oldukça güçlü. Dehname mesnevisini 19 yaşında yazmıştır. Halk şiiri türlerini biliyor ve ustalıklı kullanıyordu.
Hataî'nin aruzla yazdığı şiirlerini çıraklık ve ustalık dönemlerine ayırabiliriz. Çaldıran savaşından sonra bu büyük adamın duygularında geniş ölçüde değişmeler olmuş. O, gururlu ve kendini yenilmez sanan egemenin yerini daha durgun ve nefsine hakim bir adam aldı. Şiirleri de bu duygulara paralel olarak değişti. Böylelikle duygu yönü ağır basan şiirlerinde bir güçlenme görüldü. Şah İsmail olarak bir yandan yeni bir devlet kurmak için mücadele ederken bir yandan da Hataî olarak düşüncelerini şiir diliyle yaymak isteyen bir devlet adamı oldu. Şiirdeki gücü asıl hece ile söylediği deyişlerdedir. Bunlar, yüzyıllardır onun inancından olsun olmasın Türk halkının dil-ezberi olmuştur. Kimi Cemlerde semahların, cüş havalarının, düvaz imamların hep bu deyişlerden seçildiğini herkes bilir.
Türkiye'de hakkında ilk kez Sadeddin Nüzhet Ergun ciddi bir kitap yazdı. Kitapta hece ile şiirlerinin yanı sıra, Nasihatname mesnevisinin tümü, ikinci bir mesnevi ve ''Dehname'' den kimi kısa bölümler alınır. Rahmetli Sadeddin Nüzhet kuşku yok ki alanının en yetkilisi. Kitabın sunuş yazısındaki incelemesi son derece değerli. Konuyu ve bu alandaki çalışmaları iyi incelemiş. Azerbaycan yayınlarının temelini Leningrad ve Taşkent nüshaları oluşturuyor. Düzenleyenler, Paris ve Londra nüshalarını da gözden geçirmişler. Kimi deyişler değişik yerlerde eksik dörtlüklerle yayınlanıyor. Azerbaycan ve Erdebil nüshaları tapşırmayı ''Hatai'', Napoli nüshası ile Sadeddin Nüzhet yayını ise ''Hatayi'' olarak alıyor.
''Şah Hatai'' veya yalnız ''Hatai'' adını kullanan başka ozanlar da var olduğunu unutmayalım.

Devamını Okumak için Tıklayın

Akıl Gel Beri Gel Beri

Lam eliften arşa pervaz eyledim
Kaf u nun'dan başıma taç eyledim

Kuvvet u savt ü kelam nutku ruh
Cümlesini hüsne muhtaç eyledim

Nüh felek burcunda kurdum hameyi
La mekan yurdunu taraç eyledim

Suret -ı şabin katat görmek için
Perde püşi ne miraç eyledim

Beyt-i mamur içre mesken tutalı
Ey Yemin'i günde bir hac eyledim

Akıl Gel Beri Gel Beri

Akıl beru gel beru
Gir gönüle nazar eyle
Görür göz işidir kulak
Söyler dile nazar eyle

Baştır gövdeyi götüren
Ayak menzile yetüren
Türlü maslahat bitüren
İki ele nazar eyle

Sofi isen alub satma
Helaline haram katma
Yolun eğrisine gitme
Doğru yola nazar eyle

İki elim kızılkanda
Çok günahlar vardır bende
Ya İlahî kerem sende
Düşkün kula nazar eyle

Şah Hatayim eydür gani
Veren Mevla alır canı
Evvel kendin kendin tanı
Sonra ele nazar eyle

Girme Yola Sen

Ârif isen bir gün seni seslerler
Bülbül deyü gülistanda beslerler
Bir gün seni rehberinden isterler
Kimin izni ile girdin yola sen

Özün eğri ise yola zararsın
Derdini yetişmiş dermân ararsın
Maslâhatın nedir şârı sorarsın
Sarraf olmayınca girme şâra sen

Kapudan çıkınca köşe gözetme
İçin karartıp da dışın düzeltme
Şah Hatâyî ötesini uzatma
Mü'min isen bir ikrârda dura sen

Hü Diyelim Gerçeklerin Demine

Hü diyelim gerçeklerin demine
Gerçeklerin demi nurdan sayılır
On İki İmam katarına uyanlar
Muhammed Ali’ye yardan sayılır

Üç gün imiş şu dünyanın safası
Safasından artık olur cefası
Gerçek erenlerin nutku nefesi
Biri kırktır kırkı birden sayılır

İhlas ile gelen bu yoldan dönmez
Dost olan dostuna ikilik sanmaz
Eri hak görmeyen Hakk’ı göremez
Gözü bakar amma körden sayılır

Gerçek aşık menzilinde durursa
Çerağ gibi yanıp yağı erirse
Eksikliği kendözünde bulunursa
O da erdir yine erden sayılır

Şah Hatayi’m eydür Bağdad’dır vatan
İkilikten geçip birliğe yeten
Erenler yanında kıyl ü kal tutan
Yolu dikenlidir hardan sayılır

Bugün Mâtem Günü Geldi

Bugün mâtem günü geldi
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin
Senin derdin bağrım deldi
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin

Kerbelâ'nın önü yazı
Yüreğimden çıkmaz sızı
Yezîdler mi kırdı sizi
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin

Bizimle gelenler gelsün
Serini meydanda koysun
Hüseyn ile şehid olsun
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin

Kerbelâ'nın yazıları
Şehid düştü gâzîleri
Fatma ana kuzuları
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin

Esti deli poyraz esti
Kâfir Mervân bizi bastı
Hüseyn'in başını kesti
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin

Kerbelâ'nın önü düzdür
Geceler bana gündüzdür
Şah Kerbelâ'da yalnızdır
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin

Gökte yıldız paralandı
Şehribân ana karalandı
İmâm Hüseyn yaralandı
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin

İmâm Hüseyn attan düştü
Kâfir gelüb kanın içti
Atı Medîne'ye kaçtı
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin

Bir su verin ma'sum cana
Yezîd içti kana kana
Fatma ana yana yana
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin

Kerbelâ'da biter yonca
Boyu uzun beli ince
Şah Hatâyî'm kasârınca
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin
Muhammed Ali'nin Aldım Elini

Muhammed Ali'nin Aldım Elini
Hak Deyip Tuttuğum Elden Ayrılmam
On İki İmamın Tuttum Yolunu
Hak Deyip Tuttuğum Yoldan Ayrılmam

Mürşidin Nefesi Hak Nefesidir
Mürşid Sözün Tutmayanlar Asidir
Mürşidin Rızası Hak Rızasıdır
Hak Deyip Tuttuğum Yoldan Ayrılmam

Mürşidin Gittiği Veli Yoludur
Gitme Dediğine Gitmemelidir
Zahir Batın Muhammed Ve Ali'dir
Hak Deyip Tuttuğum Yoldan Ayrılmam

Hak Erenler Bir Araya Derilse
Cümle Aşıklara Nasip Verilse
Aşikare Hak Gözüyle Görülse
Hak Deyip Tuttuğum Yoldan Ayrılmam

Şah Hatayi'm Hak Bil Tuttuğum Eli
Zahirde Batında Hak Gördü Seni
Gerçek Erenlerden Aldım Haberi
Hak Deyip Tuttuğum Yoldan Ayrılmam

Muhammed Ali'yi Candan Sevenler

Muhammed Ali'yi Candan Sevenler
Yorulup Yollarda Kalmaz İnşallah
İmam Hasan'ın Yüzün Görenler
Hüseyin'den Mahrum Olmaz İnşallah

İmam Zeynel'den Bir Dolu İçtim
İmam Bakır'da Kaynayıp Coştum
İmam Cafer'e Vardım Ulaştım
Bundan Özge Yola Sapmaz İnşallah

İmam Musa'dan Gelen Erenler
Can Baş Feda Edip Cemler Görenler
İmam Rıza'ya Zehir Verenler
Divanda Şefaat Bulmaz İnşallah

Bir Gün Olur Okuturlar Defteri
Şah Oğlunun Belindedir Teberi
Uyanırsa Taki Naki Askeri
Açılan Gülümüz Solmaz İnşallah

Hatayi Der Bu İş Bizi Bitire
Özünü Kata Gör Ulu Katara
Mehdi Şevki Bu Cihanı Tutar A

Şah Oğluna Sitem Olmaz İnşallah