ŞAH HATAÎ (ŞAH İSMAİL)
(1487 – 1524)
İsmail, 17 Temmuz 1487 tarihinde Erdebil şehrinde Safevî Tarikatı'nın şeyh ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Baba tarafı Şeyh Safiyüddin'in sülalesinden olup İsmail'in babası Şeyh Haydar, dedesi ise Şeyh Cüneyd'dir. İsmail'in annesi (Alemşah Halime Begim) Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'nın kızıdır.
Şeyh Haydar, Kafkasya'ya düzenlediği seferinde öldürülmüş babası Şeyh Cüneyd'in öcünü almak için 1488'de Şirvanşahlar Devleti'e saldırır. Akkoyunlu ve Şirvanşah ordularıyla Teberistan yakınlarında yapılan savaşta Şeyh Haydar öldürüldü. Babası Şeyh Haydar öldürüldükten sonra, İsmail dayısı Sultan Yakup tarafından annesi Âlemşah Begüm ve kardeşleri Sultan Ali ve İbrahim ile birlikte Şiraz Valisi Mensur Pürnak Bey'in yanına gönderildi. İsmail o sırada bir yaşındaydı. Sultan Yakup 1490'da eşi tarafından öldürülünceye Fars'ta İstahr kalesinde hapsedildiler.
Akkoyunlu tahtına geçen Rüstem Bey İsmail ve kardeşlerini hapıstan çıkarıp serbest bıraktı. Fakat Erdebil'e gitmelerine izin verilmiş kardeşlerin orada güçlenmesinden endişe eden Rüstem Bey arkalarına ordu yolladı. Erdebil yakınlarında çatışmada İsmail’in ağabeyi Sultan Ali'i öldürüldü. Geri kalan iki kardeş Lahican'a gittiler. Lahican'da İsmail Şiî âlimlerinden Mevlâna Şemseddin Lahicanî'den eğitim alır ve ondan Arapça ve Farsça'yı, Kur'an'ı ve Aleviliği öğrenir.
İsmail 1499 yılının Ağustos ayında yalnızca 7 sufi ile Lahican'ı terk etti, Erdebil'e vararak annesi ile görüştü, ecdadlarının mezarlarını ziyaret etti.
1500 yazında Erzincan'da Ustaclu, Şamlu, Rumlu, Tekelü, Zülkadir, Avşar, Kaçar ve Varsak kabilelerinden oluşan 7.000 Kızılbaş Alevi İsmail'in davetine cevap verdi ve İsmail’in ordusu Kasım 1500'de Kura Nehri'ni geçerek Şirvanşahlar Devleti üzerine yürüdü. Gülistan Kalesi yakınında gerçekleşen Çabani Meydan Muharebesi'nde Şirvanşah Ferruh Yasar'ın ordusunu yendi ve Bakü'yü zapt etti.
İsmail 1501 yılının yazında Tebriz'e girerek taç giyip resmen kendini "Şah" ilan ederek Safevi Devleti'ni kurdu. İlk yaptığı iş Şiiliği resmî inanç ilan etmesidir.
Akkoyunlularla 1502/3'de olan savaşta Şah İsmail galip geldi. 24 Eylül 1503 tarihinde de Şiraz'a girdi ve aynı yılın sonlarına kadar Azerbaycan, Fars ve Irak-ı Acem'in çoğu üzerinde hakimiyet kurdu. 1508'de Bağdat'a girdi. 1510'da Merv yakınında Şeybani Hanlığı'nı yendi. 1514'te Çaldıran Muharebesi'nde Osmanlı padişahı I. Selim'e yenildi. Çaldıran Savaşı’nın kaybı Şah İsmail’in üzerinde olumsuz etki bırakmış ve bu savaştan sonra bir kez daha savaşa girmemiş, sadece Beylerini savaşa göndermiştir. Sefevi devleti Türkistan’ın bir kısmını, İran’ı, Kafkasyayı, Azerbaycan’ı ve bir kısım Fırat Nehri ovasını yönetirken, aynı zamanda devletinin sınırlarını daha da fazla genişletmesi ilgi çekicidir. Yaşadığı dönem süresince de devletine refah sağlamış, yönetimde bir aksilik çıkmadığı merkezi otoritesi yüksek bir İmparatorluk kurmuştur, 24 Mayıs 1524’te 37 yaşındayken, iç kanamadan dolayı Hakk’a yürüdü. Erdebil'deki Safevi Türbesi'ne defnedildi.
Şah İsmail, aynı zamanda Hataî mahlasıyla şiirler yazdı. Sanatçı kişiliği çok zor koşullar altında geçen çocukluğu sırasında oluştu. Aruz ve heceyle yazdığı şiirler Azerbaycan edebiyatının Nesimi ve Fuzuli arasındaki döneminin en güçlü temsilcisi olduğunu kanıtlar. Özellikle heceyle yazdığı şiirler Anadolu'da gelişen tekke edebiyatını büyük ölçüde etkiler. Alevi -Bektaşi edebiyatının en güzel örneklerini sunar. Sadettin Nüzhet, şiirlerini dörde ayırıyor:
a) Tasavvufi düşüncelerini içerenler,
b) Aleviliği dile getirenler,
c) Hurufiliğin ilkelerini yansıtanlar,
d) Aşıkane olanlar.
Aruzla yazdığı şiirlerinin ise daha çok tasavvufi olduğu görülür. Bu şiirlerinde kullandığı dil klasik şiirin dilidir.
Hece ölçüsüyle koşma ve semai biçiminde yazdığı nefesler ise Yunus'un izlerini taşır. Ama Hatayi'nin kendine özgü şiir yolu oluşturduğu da belirtilmelidir. Hece ve aruzla yazdığı şiirlerini kapsayan Divan'ı basıldı (Sadettin Nüzhet Ergun, Hatayi divanı, 1956; bütün nüshaları karşılaştırılarak yapılan basımı için bkz. Aziz Aka Mehmedof, Şah İsmail Hatayi Eserleri 1, Bakü 1966). Ayrıca Dehname adlı Ali'yi öven bir mesnevisi (Baku 1946) ile yine mesnevi biçiminde yazılmış bir Nasihatnamesi vardır.
Şah İsmail gönemindeki şiir türlerinin tümünü denemiştir. Mesnevi de olsun divan şiirlerinde olsun dönemin din ve edebiyat bilgilerine iyice egemen olduğu bir gerçek. Cavidan-Name'den söz ettiğine göre Fazlullah'ı ve Hurufi'liği biliyor, Kur'an ayetlerine kafiyeli dizeler yazıyor, ayetleri açıklıyor, Ebced'i (harflerin sayısal karkışıkları)biliyordu. Özetle şiir bilgilerinde oldukça güçlü. Dehname mesnevisini 19 yaşında yazmıştır. Halk şiiri türlerini biliyor ve ustalıklı kullanıyordu.
Hataî'nin aruzla yazdığı şiirlerini çıraklık ve ustalık dönemlerine ayırabiliriz. Çaldıran savaşından sonra bu büyük adamın duygularında geniş ölçüde değişmeler olmuş. O, gururlu ve kendini yenilmez sanan egemenin yerini daha durgun ve nefsine hakim bir adam aldı. Şiirleri de bu duygulara paralel olarak değişti. Böylelikle duygu yönü ağır basan şiirlerinde bir güçlenme görüldü. Şah İsmail olarak bir yandan yeni bir devlet kurmak için mücadele ederken bir yandan da Hataî olarak düşüncelerini şiir diliyle yaymak isteyen bir devlet adamı oldu.
Şiirdeki gücü asıl hece ile söylediği deyişlerdedir. Bunlar, yüzyıllardır onun inancından olsun olmasın Türk halkının dil-ezberi olmuştur. Kimi Cemlerde semahların, cüş havalarının, düvaz imamların hep bu deyişlerden seçildiğini herkes bilir.
Türkiye'de hakkında ilk kez Sadeddin Nüzhet Ergun ciddi bir kitap yazdı. Kitapta hece ile şiirlerinin yanı sıra, Nasihatname mesnevisinin tümü, ikinci bir mesnevi ve ''Dehname'' den kimi kısa bölümler alınır. Rahmetli Sadeddin Nüzhet kuşku yok ki alanının en yetkilisi. Kitabın sunuş yazısındaki incelemesi son derece değerli. Konuyu ve bu alandaki çalışmaları iyi incelemiş. Azerbaycan yayınlarının temelini Leningrad ve Taşkent nüshaları oluşturuyor. Düzenleyenler, Paris ve Londra nüshalarını da gözden geçirmişler. Kimi deyişler değişik yerlerde eksik dörtlüklerle yayınlanıyor. Azerbaycan ve Erdebil nüshaları tapşırmayı ''Hatai'', Napoli nüshası ile Sadeddin Nüzhet yayını ise ''Hatayi'' olarak alıyor.
''Şah Hatai'' veya yalnız ''Hatai'' adını kullanan başka ozanlar da var olduğunu unutmayalım.